1 entry daha
  • küçüktü, küçücüktü.. kocaman bir kiraz ağacı vardı arka bahçelerinde. o ağaca kurduğu salıncaklarda sallanırken bakardı rüzgarın tadına, gölgesinde dinlenirdi, annesini ikna edebilirse piknik yapardı o ağacın altında. öyle büyüktü ki ağaç; dalları yere değerdi yaz geldiğinde. kahkahaları kadar kocaman olurdu ağacın meyveleri de.. tırmanmaya çalışırdı hep. ilk dalına rahatlıkla çıkabilirdi. önceleri korktu daha yükseklere çıkmaya; sonra bir kere cesaret etti ve çıktı. kiraz hiç üzmedi o'nu.. hiç atmadı sırtından.. o günden sonra tek dostu o kiraz ağacı oldu miniğin. annesi mi kızdı; ağacına koşardı, güzel bir resim mi çizdi; ağacına gösterirdi..

    öyle severdi ki ağacı böcekler onu yemesin, meyveleri kurtlara yem olmasın diye dedesini çağırtırdı her yaz ağacı ilaçlasın diye. dedesi yüzüne bir maske takardı, sırtına ilaç şişesini takardı, sonra ilaçlardı ağacı, korurdu kötülüklerden. küçük arka odalardan birinde parmaklıklara tutunup izlerdi ağacının daha sağlıklı olması için yapılan şeyi. dedesine gülümserdi.

    fırtınalar çıkardı zaman zaman. gök gürülderdi, şimşekler çakardı peşi sıra. korkardı ağacına, arkadaşına, sırdaşına bir şey olacak diye. her yağmur yağdığında o pencerenin başına giderdi. görürdü ki ağaç eğiliyor ama asla kırılmıyor. işte bu yüzden küçükken öğrendi ayakta kalabilmeyi; ağaçtan..

    tüm hayallerinde o ağaç vardı. zaman geçti, küçük büyüdü, ağaç yaşlandı.. dalları yere değmez olmuştu yazları. yaşlanmasına rağmen küçük ne zaman istese ağaç alırdı onu sırtına, hiç savurmazdı.. küçük anladı yaşlandığını, üzüldü ama ağaca hiç belli etmedi bunu.

    güneşli bir gündü.. arkabahçeye koştu küçük anlatıcakları vardı ağacına.. ama ne görsün? tek arkadaşını, tek sırdaşını keskin bir demir parçası alıp götürmüştü. köklerini çıkarmamışlardı henüz. bir tabure gibi duruyordu ölü ağacın toprağa yakın yeri.. sırtına çıktığı, üzerinde kahkahalar attığı, yazın yere değen dallarıyla fotoğraf çektirdiği ağaç yoktu artık. arkadaşı yoktu..

    önce kızdı ağaca, "sen ne rüzgarlar gördün, nasıl gidersin, nasıl bir demir parçasına yenilirsin?".. sonra düşündü; bunu ağaca yapanlara kızdı, küstü..

    zaman geçti, küçük büyüdü..
    içinde hep arkadaşının yarası vardı, o büyüdükçe yara da büyüdü.. çünkü büyüdükçe gördü ki hiç bir canlı o ağaç kadar "dost" olamazdı..

3 entry daha