entry'ler (17)

başlık listesine taşı
  • iki kadının bir erkek şahit yerine geçmesi

    kur'an'da: erkeklerinizden iki şahit tutun. eğer iki erkek bulunmazsa şahitlerden razı olacağınız bir erkek; biri unuttuğunda, şaşırdığında diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir şeklinde geçen husus.

  • fözlük yazarlarının itirafları

    küçükken tam bir embesildim. büyüdükçe anlıyorum ki değişen bir şey yok. bunu farkedince üstümden büyük bir yük kalktı. mutluyum.

  • fokur fokur yazarlarının öyküleri

    küçüktü, küçücüktü.. kocaman bir kiraz ağacı vardı arka bahçelerinde. o ağaca kurduğu salıncaklarda sallanırken bakardı rüzgarın tadına, gölgesinde dinlenirdi, annesini ikna edebilirse piknik yapardı o ağacın altında. öyle büyüktü ki ağaç; dalları yere değerdi yaz geldiğinde. kahkahaları kadar kocaman olurdu ağacın meyveleri de.. tırmanmaya çalışırdı hep. ilk dalına rahatlıkla çıkabilirdi. önceleri korktu daha yükseklere çıkmaya; sonra bir kere cesaret etti ve çıktı. kiraz hiç üzmedi o'nu.. hiç atmadı sırtından.. o günden sonra tek dostu o kiraz ağacı oldu miniğin. annesi mi kızdı; ağacına koşardı, güzel bir resim mi çizdi; ağacına gösterirdi..

    öyle severdi ki ağacı böcekler onu yemesin, meyveleri kurtlara yem olmasın diye dedesini çağırtırdı her yaz ağacı ilaçlasın diye. dedesi yüzüne bir maske takardı, sırtına ilaç şişesini takardı, sonra ilaçlardı ağacı, korurdu kötülüklerden. küçük arka odalardan birinde parmaklıklara tutunup izlerdi ağacının daha sağlıklı olması için yapılan şeyi. dedesine gülümserdi.

    fırtınalar çıkardı zaman zaman. gök gürülderdi, şimşekler çakardı peşi sıra. korkardı ağacına, arkadaşına, sırdaşına bir şey olacak diye. her yağmur yağdığında o pencerenin başına giderdi. görürdü ki ağaç eğiliyor ama asla kırılmıyor. işte bu yüzden küçükken öğrendi ayakta kalabilmeyi; ağaçtan..

    tüm hayallerinde o ağaç vardı. zaman geçti, küçük büyüdü, ağaç yaşlandı.. dalları yere değmez olmuştu yazları. yaşlanmasına rağmen küçük ne zaman istese ağaç alırdı onu sırtına, hiç savurmazdı.. küçük anladı yaşlandığını, üzüldü ama ağaca hiç belli etmedi bunu.

    güneşli bir gündü.. arkabahçeye koştu küçük anlatıcakları vardı ağacına.. ama ne görsün? tek arkadaşını, tek sırdaşını keskin bir demir parçası alıp götürmüştü. köklerini çıkarmamışlardı henüz. bir tabure gibi duruyordu ölü ağacın toprağa yakın yeri.. sırtına çıktığı, üzerinde kahkahalar attığı, yazın yere değen dallarıyla fotoğraf çektirdiği ağaç yoktu artık. arkadaşı yoktu..

    önce kızdı ağaca, "sen ne rüzgarlar gördün, nasıl gidersin, nasıl bir demir parçasına yenilirsin?".. sonra düşündü; bunu ağaca yapanlara kızdı, küstü..

    zaman geçti, küçük büyüdü..
    içinde hep arkadaşının yarası vardı, o büyüdükçe yara da büyüdü.. çünkü büyüdükçe gördü ki hiç bir canlı o ağaç kadar "dost" olamazdı..

  • eski sevgiliyle karşılaşmak

    bir ilçenin, nadide sokaklarından birinde sesiz sakin yürüyüş halindesinizdir. kulağınızda mp3 çalar, sokaktan geçen orta yaşlı insanların çehresideki hüzüne bakılır ve insanın içini burkan nadide bir duygu kaplar. bir kaç insan daha geçer tenha sokaktan.

    öyle veya böyle, sokağın sonuna gelinir ve sokaktan sağa sapılır. on küsur metre daha yürünüldükten sonra, ilk sokaktan çıkan bir bayan göze çarpar. bir yerlerden tanıdık gelir insan evladına. bir kaç metre adım daha yaklaştıktan sonra anlaşılır tüm olup biten. o eski sevgilidir. hemen geriye doğru deparı koymak gelir içten. lakin o da sizi görmüş, benzer bir duyguyu o da hissetmektedir. fakat imkansızdır. hem şahsa, hem de eski sevgiliye karşı saygısızlıktır. demek ki hala saygı devam etmektedir. buna mütakiben adımlar atılır ve yüzler karşı karşıya gelir.

    bir miktar hüzünle birlikte, sevinç ve mutluluğu da içerisinde barındıran durum süregelir. duyulan aşk hala doruk noktadaysa ve istenilmeyen bir ayrılıksa; kalp atışı hızlanır, belki de surat kızarır. konuşmakta zorluk bile çekilebilir.* çok kısa bir muhabbet oluşur. nedense geçiştirilici cevaplar verilir ve bir an önce terk etmek istenilir, iki taraftan da. ama şahsıma ait iç güdüler, "hayır gitme ve onunla kal" der. lakin bu da imkansızdır.

    tüm bunlara mütevellit, esen bir rüzgara tutunup, arkasına bile bakmadan bir eski sevgiliye arkadan bakmak söz konusudur. acı vericidir. *

  • ıssız bir adaya düşsen yanına alacağın 3 şey

    yıllardır; sorulduğunda düşündüren, insanı tereddütlere sokan sorudur. ulan halbuki sadece tek bir şey alsan diğer ikisine gerek kalmaz. bir adet lamba cini. **

  • fokur fokur yazarlarının nicklerinin hikayesi

  • fokur fokur yazarlarının şiirleri

    yalnız kalıp kağıttan uçak yapmak istiyorum,
    sonra attığım o uçakları biri alıp getirsin istiyorum,
    gördüğünüz gibi kendimle bile çelişiyorum,
    herkes gibi ben de yalnız kalmaktan korkuyorum.

  • bir kızın yapıp da erkeğin yapamayacağı şeyler

    yapınca ters karşılanılacak şeylerdir.

    1. en yakın arkadaşa öpücük göndermek.
    2. feysbuk'ta ilişki durumunu bir erkek ile evli olarak değiştirmek.
    3. en yakın arkadaşa sarılmak.
    4. "onurcum!" gibi sıfatlar takmak birbirine.
    örnekler çağalıabilir. benim aklıma şu an bu kadar geldi sadece.
    dipnot: denemeyin, muhtemelen ibne derler.

  • bünyede küfür yemiş etkisi bırakan nazik cümleler

    "çok yakışıklısın, çok hoşsun inan. her şeyin en güzelini hakediyorsun, ama seninle olamayız çünkü ayrı dünyaların insanlarıyız." gibi kurulan cümlelerin ana temasının gizlenmesi neticesinde ortaya çıkan yalancı gerçekçiliktir.

  • giden sevgiliye söylenecek sözler

    acı veya tatlı sözler olabilir. aslına bakılırsa böyle durumlarda söylenen sözlerin ne olduğu değil nasıl söylendikleri ve ne ifade ettikleri önemlidir. "seni seviyorum" da bir veda cümlesi olabilir. ya da "hayvan herif" de pekala bir ayrılık cümlesi olabilir.

    giden sevgiliye söylenecek sözler kaderin gerçek sözleridir. kimsenin gerçekte anlamak istemediği ve sadece terk edilenlerin yıllarca düşüneceği hüzünlü sözlerdir.

  • kadınların araba alma sorunsalı

    ehliyeti olan ve çalışan kadınlarda görülen durumdur.

    öncelikle zamanında ehliyetini cebine koyan bayan insanı, gerek kendi isteği ile gerekse çevresindeki insanların "o ehliyeti kimlik olsun diye mi aldın" telkinlerinin de etkisi ile cebindeki bir miktar parası ile araba almaya karar verir.

    araba alma aşamasının en az sıkıcı olan kısmı da buraya kadar olan kısmıdır. asıl sorun bundan sonra başlar. bu kişiler kız arkadaşınız, ablanız, iş arkadaşınız ya da komşunuzun sizin bilginize güvenen kızı olabilir. bu kızların ortak özelliği ise, yaşları hiç fark etmez hepsinin şekilci olmasıdır. şekilci özelliği onlarda en gereksiz arabayı sadece güzel diye almaya iter. tıpkı aldıkları diğer saçma sapan gereksiz şeyler gibi.

    neyse, sahibinden.com sitesinden araştırmalar başlar, siz bayılıncaya kadar bu nasıl, şu nasıl aman bununda şurası böyleymişler... fıtı fıtı fıtı .

    size bir araç önermenizi ister, önerirsiniz rengini beğenmez.

    -"ama mualla bak bunda hd,klima ve 8 airbag var ve fıtı fıtı biti biti yapıyor" dersiniz.
    -necdetcim rengi güzel değil der size.

    aynı modelin atıyorum kırmızısını gösterirsiniz, sanki gösterdiğiniz diğerinden farklıymış gibi aaa bak bu çok güzel sevincini yaşatır size gözündeki şeker kız kendi ifadesi ile .

    yolculuk yaparsınız yoldan geçen her modele bu nasıl, şu nasıllar gelir. ve bu işkence ta ki arabayı alana kadar devam eder. sonra ne mi alırlar, kıçı kırık bir araba alırlar. sizde kafa yorduğunuzla kalırsınız.

    kısaca nasıl alışveriş yaparken kadını yalnız bırakıyorsanız araba alırken de yalnız bırakacaksınız. zaten bilin ki kadın sizin fikrinizi soruyorsa onun için önemli olan istediği cevabı duymaktır, yoksa sizin fikrinizin bir önemi yoktur.

  • kadınların başarılı olduğu alanlar

    -bir mağazanın önünden geçerken durup mal mal vitrine bakmak.
    -evi temizlemek uğruna hayatındaki her şeyi feda etmek.
    -evi süpürmeyi, eşyaların tozunu almayı sanki dünyanın en önemli şeyiymiş gibi görmek.
    -yüzünü onlarca çeşit madde ile boyamak, o şekilde güzel olduğunu zannetmek.
    -kendi halinde masumca yaşayan erkeklere; sapık, hayvan, gerizekalı gibi hakaretlerde bulunmak.
    -bir kıyafet seçmek için saatler harcamak.
    -çiçekler, kanaviçeler, el işleri ve dantel gibi boş konularla ilgilenmek.
    -akşam rahat bir şekilde futbol maçı izleyen erkeğe "ne var şu maçta" demek.
    -seks yapmaya yanaşmamak. utanmak. yapılmaması gereken ahlaksızca bir şeymiş gibi görmek. sanki kendisini leylekler getirmiş gibi.
    -durağan, sıkıcı, hiçbir numarası olmayan boktan romantik ve aşk filmleri izlemek.
    -kendileri futbola o kadar laf etmelerine rağmen saatlerce voleybol oynayabilmek.
    -erkekleri tahrik etmek için başka kadınlara tahrik edici bir şekilde bakmak. lezbiyen gibi davranmak. erkeklerden hoşlanmıyormuş havası vermek. önünden erkek geçerken bakmamak ama bir kız geçerken kendisi de kız olmasına rağmen geçen kızı dikkatlice incelemek.
    -erkeklere çok şey borçlu olmalarına rağmen sürekli erkekleri aşağılamak ve onları gereksiz görmek.
    -yatmadan önce saç taramak. bir boka yarayacakmış gibi.
    -aptal bir şekilde oje sürme huyuna sahip olmak. saatlerce ayaklarına oje sürmek.

    şeklinde giden ve devam eden uzmanlık alanlarıdır. kadınlar bu gibi şeylerde çok başarılıdır. kadınlar genelde hep gereksiz ve saçma işlerle uğraşırlar. ama hayatı ve evreni sorgulayan, gün içinde evi temizlemekten çok daha önemli düşünceleri de olan kadınlar da vardır. inanıyorum. umarım vardır.

  • kadınların çiçek sevgisi

    böyle acayip bir sevgidir. sanki yağmurda gerdanını kaybetmiş de, yıllar sonra bulmuş gibi. kadınların çoğu çiçeklere bayılır.

  • vakitlerini türk dizisi karşısında geçirenler

    insanın elinden acımaktan başka bir şey gelmeyen zavallı ve boş insan güruhudur efendim.

    yahu eve gelmişsin yemeğini yemişsin rahat rahat dinlenmişsin saat 8'den gece 11-12'lere kadar 3-4 saat aptal bir türk dizisinin karşısında vakit geçirmek niye? al kitabını oku, spor yap, eşin dostunla muhabbet et. en olmadı sana bir şeyler verebilecek programlar izle. hadi hepsini geçtim tak güzel bir film izle lakin o saçma salak dizileri izlemeyin be canlarım. hem size hem de kaybettiğiniz o değerli zamana yazık.

  • kadınların aşık olduğu erkekle sevişirken utanması

    sevistigini dusundugunde bile kipkirmizi olan kadinlarimizin icine dustukleri ilginc durum. isin daha da komik yani fazla umursanmayan bir erkekle sevismek daha az utanc yaratir kadinda. istek ya da mutlulugun bu durumda hicbir onemi yok. kadinlar her ne kadar inkar etseler de, duygusallik ve cinsellik onlar icin yanyana gelmesi garip olan durumlardan bir tanesi. oncelikle kendilerine olan guvenleri yok oluyor, surekli olan kendini sevdirme cabasi icinde yitip gidiyor tum ozguven. bir baska neden ise eski sevgili. daha onceden eski sevgili ile yasanmis kotu tecrubeler ve kullanilmis olmanin verdigi rahatsizlik ile kadin istedigi gibi rahat olamiyor. hele ki ilk tecrubesini tecavuz ile yasamis olanlarin ugradiklari tecavuzun ceremesini hep yeniler cekiyor. utanc duyulmasinda evli olup olmamanin ise hicbir etkisi yok. kimi zaman ise kadinlar bu olaydan sonra iliskinin gidisatindan korkabiliyor, kendilerini gol yemis kaleci gibi hissedebiliyorlar. kimi kadinlar icin bir erkege asik olup, baglanmak bile basli basina bir eziklik gostergesiyken bundan daha dogal bir neden beklenmiyor. en onemli nedenlerden biri ise; erkegin onu hafif bir kadin olarak goreceginden korkmak. bunun bir ileri vak'asi aldatmis gibi hissetmek olabiliyor.

    butun bu sorunun cozumu ise aciklikta yatiyor. eger ki bir kadin sevdigine icinden gecen her seyi anlatiyor ise bu utanc duygusunu yeniyor ve iliskisine daha saglam bir zemin kurabiliyor. gecmisinizde ne yatarsa yatsin, bunu sevdiginiz kisiyle paylastiginiz takdirde hem karsinizdaki hakkinda daha iyi fikir edineceksinizdir hem de duygusal baginizi guclendireceksinizdir.

    erkeklere dusen en onemli gorev ise, sabirli ve iyi bir dinleyici olmak. yanliz su da unutulmamalidir ki; kadinlar kimi zaman utanmasalar bile araya mesafe koymak icin utanmis gibi davranabilirler...

/ 2 »