ne var ne yok yararlanmak isteyen bünyenin her fırsatta dile getirdiği yaşam felesefsi.
entry'ler (55) - sayfa 4
-
suyunda da koy
-
ev alma evi olan kız al
(bkz: suyunda da koy)
-
sevgilisinin facebook hesabı olan lahana erkek
inanılır gibi değil. nasıl bir erkek sevgilisinin face hesabı alıp resim eklemesine, ona buna hediye gönderip almasına, dürtmesine, dürtülmesine izin verir? esef hayret ve hepsinden önemlisi utançla karşılıyorum bu tipleri... elin fare suratlıları sevgilinin profilini derinlemesine inceleyecek, sen de sağda solda erkelik taslayacaksın.
sevgilisi olan kızın, kadının, kısrağın o tür ortamlarda işi yok. size ait olanın, içkilerin çiçeklerin havada uçuştuğu, rakı sofralarında mezelerin eksik olmadığı, grup olma fıtratı iliklerine işlemiş mantıksızlık abideleriyle muhatap olmasına izin veriyorsanız sizde sorun var demektir.
açıkçası bu tipleri doğrudan muhatap almam. içimden suratlarına tükürüp, "godoşşşşş" demek gelse de, sırf hoşgörüsüzlük olmasın diye lafımı sakınırım... benim olduğum yerde konuşamazlar zaten. "önce sevgilinin face hesabını kapattır sonra lafa gir sen lan itttt." diye sözlerini keserek, aşağılayıp rezil etmeyi bir borç bilirim. -
vergilerin yol su elektrik olarak geri dönmesi
ilkokul çağlarında sınıf öğretmeninin çocuklara vergi tanımını yaparken söylediği yalanlardan en önemlisi.
tabi küçük yaşta verginin geri dönüş şemasını çizmek basitti. devlet bizden para alıyor, daha sonra bizden aldığı paralarla bize hizmet veriyor. bir nevi çocuğunun bayram harçlığını cebinden alıp çocuğuna giyecek alan ebeveyn gibi. yani devlet babanın halkını düşünmesi olarak algılıyorduk.
ama biraz büyüyünce bu denklemin külliyen yalan olduğu gerçeği genç beyinlerde çark etmeye başlar. yine basit bir denklem kurulur. '' ulan biz her boka vergi veriyoruz karşılık olarak doğalgaza zam, elektriğe zam, ona zam, buna zam, neskim iş böyle '' diyerek işin aslı çocukluğun çıkışında öğrenilir.
ilkokul öğretmenlerine artık bir ayar çekmek lazım, yıllarca bir yalanla büyümesin sabiler. -
muntazır el zeydi
ıraklı gazeteci yazar. bush'un kafasına 42 numara ayakkabılarını, al bu da veda öpücüğü, köpek! haykırışıyla peşi peşine atması ile, dünyanın en taşaklı gazetecisi ünvanını almıştır. arap kültüründe, kişiye terlik, ayakkabı atmak büyük hakaretlerden biridir. olayın en can sıkıcı yönü, ayakkabıların hedefi kıl payı ile kaçırması olmuştur.
-
george bush
2000 yılından beri amerika başkanlığını yapan, 1946 dan beri 50 iq'nun derin sularında boğulmadan salınabilen, 2000 yılından önce de teksas valiliği yapan insanoğludur.
önce usame bin ladin'i kendi ülkesinde eğitmiş sonra da usame'ye yataklık ediyor diye ırak'a girip oraya özgürlük barış ve demokrasi götürmüştür. dünyanın başına gelmiş en kötü şeylerden biri olduğunu düşünen yığınla insan varken yine de seçim kazanması karşısında hayretler içindeyiz. -
ayakkabı atarak protesto etmek
ıraklı gazeteci muntazır el zeydi'nin protesto literatürüne soktuğu protesto çeşididir. ilk olarak george bush üzerinde denenmiş, gözler önüne serilen başarısının ardından pek çok farklı yerde özellikle kapitalizmi protesto etmek için kullanılmıştır. bu protesto çeşidinde genelde ayakkabı sahipleri hep erkektir lakin kadın ayakkabılarının sivri yapısı ölümcül tehlike arz ettiğinden pek kullanılmaz.
-
yemeyenin malını yerler
elindekilerin kıymetini bilememiş, başkası * kıymetini bilince de tepki göstermeye kalkışmış olan kişinin suratına tokat gibi yapıştırması farz olan atasözüdür.
-
özürlülerle dalga geçmek
eğlenceli bir iş... orta ikiye giderken bizim sınıfa tekerlekli sandalyeye mahkum bir ucube gelmişti. sadece özürlü olsa neyse, tipi de kayıktı... çocukla sürekli dalga geçer, "doğru dürüst kalkmasını, parketmesini bile bilmiyorsun. allah aşkına ehliyeti kasaptan mı aldın sen" tarzında soğuk espiriler yaparak ensesine şaplak atıp, ironi olsun diye kaçardım.
teneffüslerde, "şu arabayı ver bi tur da ben biniyim." diye ısrar edip sınıfın önünde zor duruma düşürdükten sonra, "amma kıymetli araban varmış hee" diye tiye alırdım. arabasına şakızdan çıkan dövmeleri yapıştırmaktan tutun, tekerine çivi sokmaya kadar neler yapmadım neler... özellikle istiklal marşlarında, bayrak törenlerinde ayağa kalkamadığı için aşağılar, "kalkacaksın lan ittttt" diye bağırarak arabasına güvercin pisliği sürerdim. kız gibi hemen ağlamaya başlardı. -
atlı polis memurunun at üzerinde evlenmesi
eşine unutulmaz bir nikah tecrübesi yaşatmak isteyen bir polis memurunun, bu işi ucuza getirme çabasıdır.