kah sevinç, kah hüzün, kahtalı mıçıdır..
genelde lise yıllarında yapılır bu iş. sevginin gerçekten sevgi olduğu, değerin gerçekten bilindiği zamanlar.. bir kızı/erkeği sevmişsinizdir hepiniz. o sevdiğiniz, duruşuna, bakışına hayran olduğunuz kız/erkeğin her an neler yaptığını görmek istersiniz. ayrı sınıflardaysanız, beden dersleriniz çakışsa, bahçede beraber olsanız, sizden mutlusu yoktur. ders programlarının dağıtıldığı gün hemen koşar sizinkinden önce onunkine bakarsınız. acaba beden derslerimiz aynı saatlere denk geliyor mu diye. sevginin en masum yaşandığı zamanlardır onlar. aynı sınıftaysanız pek sorun yok, zaten bütün gün berabersiniz. ama ayrı sınıflardaysanız, o zaman işiniz zordur. iki çeşit tepki geliştirirsiniz bu kendi kendinize oynadığınız dedektifçilik oyununda.
a) sevdiğinizin her hareketini hayra yormak.
bu işin en güzel tarafıdır. aslına bakarsanız sevdiğiniz ile ilişkiye başlamanızdan bile daha zevklidir bu. teneffüste onun peşinden dolaşırken, yavaşladığını hissedersiniz. 'aha benim için yavaşladı lan' dersiniz, sevinirsiniz. kantin sırasında yer verirsiniz, teşekkür eder içiniz kıpır kıpır olur. veya sadece bir bakış atar. o bakış, gece yastığa başınızı koyduğunuzda ve gözlerinizi kapattığınızda her gözünüzün önündedir. uyuyamazsınız, aşkların en masumunu yaşarsınız. çok şanslısınızdır.
b) sevdiğinizin her hareketinden kıl kapmak.
işte bu tam bir işkencedir. kıskanmaktan, ucuz dedektiflik oyunlarından sevmeyi unutursunuz. teneffüste bir erkek ile mi konuştu, aha ece erken'in kocası oldunuz hemen. diğer teneffüs hemen konuştuğu herifin yanına gidersiniz, 'aranızda bir şey mi var lan?' diye hayvanlık yaparsınız. genelde bunu hayvanlar yapar. eğer dışarıya hiçbir şey yansıtmamaya kararlıysanız, şüphe sizi öldürür. mesela ben; ben hiç gidip 'acaba şunun çıktığı var mı' diye sormadım arkadaşlarından birine. hep kendim gözlemledim onu. teneffüste hep arkasındaydım, bir erkekle buluşacak mı diye. kantinde hep önündeydim, yerimi vereyim, başkasına teşekkür etmesin diye. bir de kendinize göre kurallar oluşturursunuz.
telefonu elinden düşmüyorsa kesin sevgilisi vardır.
öğleden sonra okuldan kaçıyorsa kesin sevgilisine kaçıyordur.
iki gün okula gelmediyse kesin evlendi.
bir gün servis ile okuldan eve dönüyoruz. benim platonik aşkım çıkardı son model cep telefonunu tıkır tıkır bir şeyler yazıyor. 'aha' dedim, 'sıçtık..'. 4 koltuk arkasından kafamı uzatıyorum yazdığını görebilmek için, yok görünmüyor. zerre hazzetmediğim bir kız vardı tepemde, 'gel yerime otur' dedim. 'niye?' dedi. 'sen sor diye' dedim. ahaha, ne salakça cevap şu 'sen sor diye.' kalıbı.
neden?
sen sorasın diye.
saçmalık.. neyse yanımdaki herife kesikti bu karı, biliyorum. can evinden vurdum, hemen geçti yayıldı benim koltuğa. öne doğru yürüdüm, acaba benim platonik son model telefonuyla ne yazıyor diye. son model telefon dediğim de 6600 lan.. ilk çıktığı zamanlar. anahtar kelime arıyorum çektiği mesajda. 'aşkım, cnm, kuşum, svglim' falan yazarsa camdan atlayacam, öyle planıyorum. yanındaki kız 'kime yazıyosun' diye sordu, 'anneme' diye cevap verdi benimki. bir rahatlama, bir rehavet, genç turkcell'li sen hayal et.. öyle derin bir nefes aldım ki şöför bile 'noluyor lan' diye arkasına döndü.
bu da böyle bir anımdı. neyse, bu her hareketten kıl kapmak paranoya getirir beraberinde. yemeden içmeden keser, yapmayın.
ama yine de, yaşanmakta olan son masum duygulardır onlar artık. sevmek kelimesi anlamını yavaş yavaş kaybetmeye başlar büyüdükçe.. kızın/erkeğin birinin peşinden maymun gibi koştuğunuz günlerin tadı kalır damağınızda..
entry'ler (36) - sayfa 3
-
platonik aşkın her adımını takip etmek
-
bu devirde hala kara murat la dalga geçen insan
en sevmediğim sinema eleştirmeni tipi. eleştirmen falan dediğime bakma, bildiğin hıyar.
ulan arada sırada rastlıyorum bunlara ben. muhabbet şu;
- bi okla 20 kişi öldürüyodu olm ehehe
+ o da bi şey mi, bi zıplayınca 89 kişi ölüyodu
- hiç ölmüyodu olm o heahaehj
ee, ne şimdi bu? tamam, biz de biliyoruz kara murat filmleri fazla abartılı.. biz de zıplayınca 89 kişi öldürülemeyeceğini biliyoruz. ama biz senin gibi, 'hahae ne mal film abi yeeaa' diyor muyuz? hayır. sen diyosun, çünkü gerizekalısın.
nerede enteli, nerede kunteli var hepsi bilimum cüneyt arkın filmi ile dalga geçiyor.. olm çekildiği dönem efsane imiş o filmler. o zaman süpersonik patlama efekti yapılabiliyormuş da, kartal tibet mi yapmamış? yoo. adam elindeki tüm imkanlarla çekmiş işte filmi. izle, tarihini öğren demiş sana. bir filmde fatih e zehir getiriyorlardı, fatih anlayıp sefere koşuyordu. sen bunu kurgu mu sanıyosun mesela? tarihin olm bu senin..
çekilmiş tarihi filmlere bak bir de.. bayık sesli bir adam şu şöyle, bu böyle deyü anlatıp duruyor.. sen de 10. dakikada sıkılıp çizgi film izliyosun. ama kara murat insanı sıkmıyor. ne kadar absürt de olsa, doğru bilgilerle bezeli bir senaryosu var.
zıplayınca 89 kişi öldürüyormuş, ay ne dandik filmmiş.. git dünyayı yok etmek üzere olan meteorları hep amerikalıların yok ettiği filmleri izle o zaman. senin kahramanların onlar olsun.
kara muradımı bana bırak.
hele davran bizans kargası! -
hindistan da anadol sahibi olmak
pek tavsiye etmiyorum ben bunu..
hindistan dediğin yer, inek cenneti.. inek dediğin, anadol yamyamı.. kur şimdi aradaki ilişkiyi. kurdun mu? sen kurana kadar arabanı yedi olm inekler.. zhe. -
orucu uykuya tutturmak
ayıptır..
ayıp mayıp, yarın yapacağımdır.
olm, oruç tuttuğum zaman çok kötü oluyorum ben. karnım acıkıyor benim ilginç bir şekilde. neden oluyor, hiç bilmiyorum. yeter bu kadar subjektivite, şimdi genel tanıma geçelim.
yapıyor bunu arkadaşlar, görüyorum arada.. sahura kadar uyumuyorlar, yemeği yedikten sonra bir yatıyorlar, iftar topu ile uyanıyorlar sonra.. elini yüzünü yıkayıp iftar sofrasına oturuyor sonra bir de.. ne kadar ayıp ama bakar mısın? ben saat 12 de kalkayım, akşam 7 ye kadar midem büzüşsün, sen uyu.. sonra benle aynı sevabı kazan..
nah kazanırsın.
senin tuttuğun oruç değil olm. bir yalanı yaşıyosun.
benim olayım farklı ama, ben onlar gibi değilim.. şimdi beni yanlış tanımanı istemem.. benim uykum ağırdır, ondan uyuyorum, bazen top atsan uyanmadığım falan oluyor.. yoksa uyanırım ben, açlıktan kulaklarım bile kızarsa dayanırım.. anlatabildim mi?
koca gün sigara içmeden nasıl durulur lan şimdi.. -
aralarına yabancı sokmayan ergen arkadaş grupları
trying to justify to ourselves the
reasons to go
should we live and let live
forget or forgive
öhm, pardon hacı. birazdan hayatımın en sıkıcı gecelerinden birini anlatacağım. o kadar sıkıcı olmasının sebebi ne biliyor musunuz? 'aralarına yabancı sokmayan ergen arkadaş grupları.' allahın belası cancişler, geberesi lejyonerler.
şimdi önce tanım yapalım. nedir bu aralarına yabancı sokmayan ergen arkadaş grupları. hepimiz ergen olduk, az çok biliyoruz. hala ergen olan arkadaşlarımız da var, siz de akıllı olun lan. iyi dinleyin beni. şimdi bunların içini bilirim ben arkadaş. bunlar kendileriyle konuşmak için yanlarına gruplarından olmayan birisi yanaştığında sözleşmiş gibi birbirlerine bakarlar. en sivilceli olanı gözleri ile en yakışıklı olana şöyle söyler;
'abi yabancı geliyor. muhabbetimizi bölecek, sktiri çekelim.' en yakışıklı yanaklarıyla cevap verir;
'haklısın hacım, istenmediğini anlamasını sağlayalım.' en piçi de direkt ağzıyla;
'hayırdır kardiş?' der.
adamın da bütün hevesi kaçar, terkeder mekanı. düşünceleri şu; 'biz bir arkadaş grubuyuz. demek ki; her birimizin birden çok arkadaşı var. öyleyse biz çok sosyaliz. ama bu gelen yalnız bir adam, demek ki bu asosyal. kovalım da gitsin.'
ben de böyle bir grupta yer aldım. şimdi bakıyorum da, gayet yavşakmışız. yanımızdan geçeni yan yan süzmeler, karşıdan gelen 3 kişi görünce 'biz 4 kişiyiz, onları dövebiliriz' diye kasılmalar, abuk sırıtışlar.. derken lise mise bitirdik, çok sevdiğim, yanımıza dişi sinek bile sokmaya kıyamadığım arkadaşlarımın gözlerinin rengini unuttum..
ben tabii o günlere dair pek bir şey hatırlamıyordum. ta ki geçen haftasonuna kadar. evet, geçen haftasonu bir avuç zibidi beni o günlere döndürdü.
haftasonu dayım aradı. artemis gel şurada yemek var dedi. yalnız başıma tatil yaptığım için beleş yemek diye uça uça gittim tabii. yemeğin verileceği yer dayımın sitesinin bahçesiymiş. yaklaşık 40-45 kişi var. ne demeye bu kadar insan toplandılar yemek yiyorlar anlayamadım, ama gittim. dayım orda bana hayatının kazığını attı. başköşeye kuruldu, rakısını açtı, mezesini önüne aldı, muhabbet ediyor yaşlı yaşlı adamlarla. bana da diyor ki; 'artemis gençlerle tanış, onlarla eğlen bu gece.' çevreme baktım, genç dediği 5 tane tıfıl ergen.
dayım 'artemis gençlerle tanış' dediğinde yüzlerindeki ifadeyi hemen tanıdım. adam resmen mimikleri ile 'assktiirr, nerden çıktı bu herif' diyordu. mimiklerimle karşılık verdim hemen. 'skerim lan tafranı, yemek yiyip kaçacam g.t' dedim. neyse çevreme tekrar baktım, 4 tane 8-12 çocuk var, 40 tane 35+ adam/kadın var. bir de o 5 tane tıfıl ergen. dayım beni unuttu zaten. ben mal gibi bakınıyorum, biri yer göstersin de oturayım diyorum. o yavşak ergenlere sksen yanaşmam, sevmedim o heriflerin tipini. hiç kimsenin oturmadığı bir masaya çöktüm. ergenler bana gelsin ulan diye bekliyorum ben son derece cool tavırlarla. o ibneler de şöyle dediler;
'anne biz gençlerle bi masa kuralım, mangalın oraya oturalım.' otur aklını sktiğim otur da is içinde boğul orda. yabancı bi herifle oturmamak için dumana boğ kendini gerizekalı. gençlerle masa kuracakmış. ulan bu tavrı da hiç anlamıyorum ha. çok özel bir statüsü var sanki, 'yaşlı muhabbetine gelemem dudee' tavırlarıyla söylüyor onu. koyim öyle gence ben.
lan tek başıma oturduğum masadan sandalyeleri alıyor yaşlı teyzeler, arkadaşlarının yanına doğru gidiyor. tek başımayım orda. önümdeki mumu söndürüp söndürüp tekrar yakıyorum, deli gibi eğleniyorum kendi kendime. getirdiler benim yanıma etrafta dolağan 4 tane çocuğu. en büyüğünün yaşı 12. çocuklar kuruldu benim etrafıma, yiyecekmiş gibi bana bakıyorlar. 'ne bakıyosunuz lan!' diyecem, magandalık yapmak da istemiyorum orada şimdi. o sırada bir kız çıktı geldi. öğrendiğim kadarıyla öss den çıkmış bu sene. 'aha dedim arkadaş çıktı, öss zekayı ölçen bi sınav diil zaten falan muhabbet edeyim şunla, avunsun gariban' diye geçiriyorum. ordan ergenin teki bağırdı; 'semaaa, gel bizim masa boş, çocuklar yerleşecek oraya.'
olm gözlerimin içine bakıyor o lafı söylerken. 'çocuklar yerleşecek oraya'. sürekli yankılanıyor bu laf benim kulaklarda.
ora..yaaa.yaa.yaa
çocuk..çocuk..ukk..uukk
semaaa..aaa...maaa..
yerim senin yeni çıkmış tüylerini dedim, önümdeki yemeğe yumuldum. yemek yok lan. 'sen mi yedin lan benim yemeğimi velet' dedim yanımdaki efecana. efecan bön bön bakmakla yetindi.. meğer açık büfe yapmışlar, oradan alacakmışız. açık büfe dediği de kızılay çadırı gibi. üşüşmüşler bir masanın başına ne bulurlarsa dolduruyorlar tabaklarına. utandım ne yalan söyleyeyim. zaten içlerindeki irlandalı gibi bakıyorlar bana. herkes yemeğini doldurdu, kalktım ben de alayım diye. koca masada sadece 2 tane dolma kalmış.. 2 tane dolma lan.. tabağa koysan ne koymasan ne? hemen atıverdim ağzıma kalan iki dolmayı, boş tabakla yerime oturdum. mangalın yanına birikmiş ergenlerin muhabbetleri, 35+ yaş teyzelerin muhabbetlerine karışıyor.. kulaklarım isyan etti bir süre sonra.
abi led zeppelin gibi grup mu geldi allah aşkına.. ayten'in kızı öss yi kazanamamış... slayer de fena değil.. bi bardak rakı koyar mısın canım.. abi öss geliyor... nurşenin kızı evlenecekmiş... olm gta vice city çok güzel oyun.. (bu yanımdaki veletlerin sesi, onlar da karışmaya başladı.) metallica ya gidemedik yaa.. hilminin kuzeni işe başlamış.. onlar zaten yaşlı abi konser veremez.. iron maiden gibi gerebip gidecekler..
keserim ulan çükünü!!
noluyor artemis?
iron maiden a neler diyo dayı yaa..
çocuk olm onlar.. iron maiden kim?
ya bırak sus ya.. açım zaten.
etler pişti, şişleri servis yapmaya başladı bu genç arkadaşlar. herkese verdiler, bana vermiyor. adam yüzüme bakmıyor lan. baktım olacak gibi değil, kalktım kendim alacam. ulan ordan eti alırken bana bir bakışlar atıyorlar. okuyorum o bakışları;
'aça bak abi yaa.. öküz yaaa.. hayvan yaa.. g.tünü sikeyim olm senin ben'
ne küfrediyosun lan?
hı?
salla..
etimi aldım, masama geçtim. karşımdaki yaşlı teyze bana bakıp bakıp gülümsedi. gülümseyerek karşılık verdim. kadın taşak geçiyordu adeta.. dedim olacak gibi değil, masamdaki çocukların muhabbetine kulak kabarttım.
- olm ben geçen yaz amerikadaydım ya.
+ biz de parise gittik.
- haa parise biz de abimle gitmiştik. disneyland'da bi oyuncak var, saatte 320 ile gidiyor, bindim ben ona.
+ haa evet, ben de binmiştim.
* disneyland süperdi abi ya. biz de gittik geçen yaz.
haydaa.. minik minik evliya çelebilerle oturuyorum orada.. 320 ile giden oyuncakmış.. ölürsün lan onun içinde salak. diyemedim tabi bunu suratına karşı.
ordan bir teyze kadeh kaldırdı, 'en kötü günümüz böyle olsuuun' dedi. kimse s.klemedi. kadehi havada kaldı. ikinciye bağırdı 'en kötü günümüz böyle olsuuun' diye. yine kimse siklemedi. en sonunda dayanamadım, kola bardağımı vurdum kadehine sussun diye. gülümsedi ve sustu. gözlerindeki bakışı okumuştum.
'sen ne karışıyosun dingil' diyordu..
çocukların muhabbete geri döndüm.
- abi new york metrosu harika bi yerdi yaa.
+ ohoo, biz ona bindik abi.
* biz disneylanddayken..
bu garibim * de paristen başka yere gidememiş. paso disneyland diyor lale. mangalın kenarındaki ergenler de kahkahalarla gülüyorlar böyle. 'aramıza gelmeye çalışan olsa da onu bakışlarımızla sksek' gülüşü bu, anladım. hayır o gece birlikte otursak ne kaybedecektin ulan ayarsız? belki ben çok espritüel bir adamım, belki harika eğlenecez. belki ben sizi bara sokacam o gece yanınızda veli olarak.. neyse, iyi ki almamışlar. çok skindirik esprilere şen kahkahalar atıyorlardı zira.
yemekler yeni, rakılar bitirildi. benim de kolam bitti. 2.5 litrelik kolayı 4 tane çocuk ile birlikte içmiştik. bir bardak içtim lan.. hepsini onlar içti. sivilcelenecek salaklar..
hadi eğlenelim dediler. nasıl eğlenecekler? 'gitar çalalıım' diye bir bağırdı geldi mangalın yanından. sema isimli öss kızı atmıştı ortaya bu fikri. 'bana uyaar' dedi öteki. bir teyze de amigo gibi tribünleri coşturdu. 'geençler şakşakşak, geençler şakşakşak' diye bağırdılar bir süre. getirdi birisi gitar. 2 milyarlık gitardı lan.. çok isteyip de alamadığımdı..
ee kim çalacak? çalmayı bilen yokmuş lan aralarında. gitarın niye var olm dediler, abimin bu dedi.
dayım yavşağı da kafası bir milyon çıktı ordan, 'benim yeğen iyi çalar, o çalsın'
yeğen?!?!
masada olduğumu o an farkettiler lan. benim suratım yanmaya başladı böyle, terledim. bir anda bu kadar ilgi odağı olmak hoşuma gitmemişti.
kadehine kola şişesiyle giriştiğim teyze 'senin adın ne delikanlı?' dedi. 'artemis' dedim. 'babandan nefret ediyor olmalısın' dedi. 'hee' dedim.
çal, çal, çal dediler. mangal kenarına pısmış zibidiler öyleye bakıyorlardı artık. güç bendeydi olm artık. 'hayır' dedim. aman tanrım, o kadar tok ve o kadar kendimden emin söylemiştim ki o lafı.. gık diyemediler.
'çalmak istemiyosa zorlamayın anne yaa' dedi hemen mangal. o piçin de canına minnetti, biliyordum.
gece boyu yaşlı, ergen, çocuk muhabbetleri karışımını dinledim. hesapta çok güzel bir mangal partisi ile karnımı doyuracak, içki parasından beleş yiyerek tasarruf edecektim. olmadı.. iki bisküvi aldım 2 ytl istedi şerefsiz bakkal. turistik mekanmış orası. turiste altın bisküvi veriyosunuz sanar millet de .mına koyim.
koca gecemi mahvetti olm o ergen arkadaş grubu. facebook'ta gruplarını buldum. 'x sitesi sakinleri' diye grup açmışlar, o gecenin resimlerini koymuşlar bir de. elinde bir çakmak ile mum yakmaya çalışan bir herif gördüm fotoğrafların birinde. aha bendim lan..
bir gruba sahip ergen yazar arkadaşlarım; yeni arkadaşlara karşı biraz daha nazik olun. bu da size tavsiyemdir. -
liseye geçmiş gencin travması
öncelikle öss yi kazanmış arkadaşlarım için ufak bir hatırlatma; kayıtlarınız yakın zamanda başlayacak acele edin. oks yi kazanmış arkadaşlarım, siz de beni dinleyin.
biliyorum, liseye geçtiniz, heyecanlısınız. kızlar teklif edecek sanıyosunuz değil mi? etmeez. herkes kaprisimi çeker, büyüdüm sanıyosun değil mi? çekmeez. küçük sınıfları ezecem sanıyosun değil mi? işte ona g.tün yemez.
mevzu bahis travmaların en yaygını son sanrında görünüyor genç arkadaşım. şimdi çekil aradan, konuya giriyorum.
bu hiyerarşik düzen taee ilkokul sıralarından yerleşir bilinçaltlarımıza. 5. sınıfa geçen bir çocuk, 3. sınıflardan büyük olduğu için onlara artistlik yapar.. keza 8. sınıfa geçen çocuk, tüm okuldan büyük olduğu için kendini paşa sanar..
açıkça söyleyeyim ki, okula sadece 8. sınıfa geçebilmek için başladım vakti zamanında. babam bana bir bakkal açmayı teklif etmişti o zamanlar, ben reddettim. 8. sınıfa geçip tüm okuldan büyük olmak için 8 koca sene okudum, hala da bırakamadım. mevzu ben değilim, bana koyim sana bir şey olmasın.
gözlemlediğim kadarı ile ortaokul öğrencilerinin büyük bir bölümü 8. sınıfa geçeceği günlerin hayali ile okuyor 6 ve 7 yi. 'bi gün ben de büyüycem olm' deyü hiç de masum olmayan hayaller ile büyüyor. 8. sınıf olduğunda ise mavi önlüklü, mini mini çocukların oynadığı çekmece, yakalambaç tarzı bilimum oyunu bozma, 'yer açın la bahçede' deme hakkına sahip olduğunu sanıyor, yapıyor bunları. minik kardeşlerimiz ise buna ses çıkaramıyor tabii.. 'bunlar sktirip gidecek, büyüyünce ben de 8. sınıf olacam' hayalleri ile yaşıyor. ama bilmiyor ki, 8. bitince ne s.k yiyecek..
8. sınıfta adeta sadrazamın sol hayası gibi gezmiş, höt dediğinde al sana g.t teklifleri ile muhattap olmuş genç, liseye geçtiğinde çok büyük travmalara giriyor. hiyerarşik düzen travmasından bahsediyorum. liseye geçtiğinde, bir anda okulun en küçüğü, en suskunu oluyor. ben de yaşadım bu travmayı zamanında. bence sen de yaşadın.. aynı binada sakalları çıkmış adamlar, göğüsleri çıkmış ablalar görmek, inan hiç hoş değil.. bir kendi arkadaş çevrene bakıyorsun, tıfıl tıfıl oğlanlar.. bir onlara bakıyorsun, öküz gibi adamlar.. ne ses çıkarabilirsin, ne seda. böylece çok mutsuz oluyorsun ilk yılında.
hiç üşenmedim, 1200 cc lik motoruma atladım, bir lise çıkışına gittim ve birkaç gence bu konu hakkında yorumlarını sordum. yorumlardan derlediklerimi sunayım size;
abi kantine gidiyosun, sıradan kovup kendileri geçiyorlar. servise biniyosun, kaldırıp kendileri oturuyorlar. ölelim mi biz, ne yapalım?
(mehmet)
koduğum çocukları sanki general lan. abimi çağırıp dövdürecem alayını da, boşver diyorum mnıskyim.
(ahmet)[bence bu pislik olacak]
ben bu işe anlam veremiyorum. düşünsene, onlar da bir zamanlar benim yaşımdaydı. onlar da sancılı dönemlere girdiler.. ne alemi var böyle yapmanın? yardımcı olmak değil midir büyüğe düşen?
(imge)
koca memeli kızları gördükçe sinirlerim yerinden zıplıyor. nerde büyütmüşler bunları anlamıyorum.. bir de gömleklerinin üst düğmesini açıp dekolte veriyorlar kendilerine. yollu bu kızların hepsi.
(zeliha)
üst sınıf erkeklerinden teklif alıyorum. bir türlü rahat bırakmıyorlar beni.. ben de kabul ediyorum ama. kendimden büyük bir erkekle çıkmak çok çekici geliyor bana ne bileyim.. sen de fena değilmişsin ha.. sevgilin var mı?
(burcu)
ben okula öğrenmek için geliyorum. onların beni oradan oraya kirli bir mendilmişçesine fırlatması zerre umurumda değil. onlar sadece ego tatmini yapan zavallılar.
(burçak)
gördüğünüz gibi arkadaşlarım. bu çocuklar kafayı yiyor. hepsinin kafası farklı şeye çalışıyor, ama burçak isimli kızceğizden başka okulu umursayan yok. ulan git ders çalış, üniversiteyi falan kazanacam diye hedef koy kendine. yok, illa kurulu düzeni, tipleri falan eleştirecekler.
neyse bunlar yavaş yavaş büyüyor sonra. gün geliyor, lise sona geçiyorlar. bunlardan büyük yok. onlar son sınıfa geçtiğinde okullarına gelen 8. sınıf paşaları, onları karşısında kedi oluyorlar.. bu çark böyle işleyip gidiyor. değişen sadece yüzler..
tekrar üşenmedim, bunlar son sınıfa geçtiklerinde de eskisini sattığım için yenisini aldığım bir sürü cc li motorumla yine çıkışlarına gittim. bunları tanımak sandığım kadar kolay olmadı.. 4 yıl önce elleri cebinde ya da ellerini g.tünün üstünde birbirine kenetlemiş, tedirginlikle çıkan çocukları bu sefer ellerinde cep telefonları, yanlarında erkekler, suratlarında sivilceler ile tanımam kolay değildi tabii.. bir şekilde onlar beni tanıdı ve yanıma geldiler. röportaja refresh çektim. değişen dünyada bu arkadaşların da fikirleri değişmiş. şöyle olmuş;
arkadaşlarla kafeye gidiyoruz abi, kantır atacaz. seni burda görmek güzel.. iki dersten kalacam bu sene, inşallah not ortalaması ile geçerim. ama şu yeni gelenlere kıl oluyorum. gözlerini kısıp bakıyorlar paso, tren geçiyor sanki anasını satim. neyse abi hadi kendine iyi bak, şu kıza yetişeyim ben.
(mehmet)
bizim okulun önünde bizim kızlara mı sarkıyosun lan deyyus? sktir git kapının önüne. lan velet, gel şu ayakkabımı sil bi. gitsene olm sen de, ne bakıyosun lan? abimler hapiste zaten, onların yanına gitmek istiyom kaç zamandır, sebebim olma. get la! *ştaak bugün cuma enseyi kapa velet.
- bigin çarşambe abi
+ o zaman koyim senin g.te röhahaha dayak yemeden git lan burdan
(ahmet)[ben demiştim..]
okul, çocuklar.. bunlar garip şeyler. şurada ayakkabısını bir çömeze sildiren ayıya bak, bir de şurada kantıra giden laleye.. bunlarla aynı okulda okuyor olmak fikri bile ruhuma onulmaz yaralar açıyor..
(imge)
ne yapmaya geldin sen yine bizim okula? travmayı soracaksan, atlattık. bak, göğüslerim çıktı. bir de şu çöm kızlara bak.. yazık bunların hepsine.. zaten bana ahmet teklif etti. kabul etmesem tecavüz edecek bana, ne yapacam bilmiyorum.. üff okulu bırakınca kuaföre çırak gireyim bari.
(zeliha)
üniversiteli sefgililerim far. hepsiylen yiyip içiyoruss. hayat çok güsel benje. şu okul bitse de üniversiteye kapağı atsam.. ama onu da nasıl yapıcem bilmiyorum ki uff. öss diye bişi varmış ona girmek gerekiomuş.. senin motor da güzelmiş, gezelim mi?
(burcu)
motor üstünde çekici olduğunuzu sanıyorsunuz öyle değil mi? biz kızların egzozu olan bir şeyden tahrik olacağını, hemen zıplayacağını sanıyorsunuz ha.. hepiniz iğrençsiniz, pis erkekler.
(burçak)
gördüğünüz gibi, travma atlatıldıktan sonra çektiği zulmün aynını çektirmek istiyor insanoğlu. fikirler sadece yontuluyor, herhangi bir olumlu gelişim söz konusu olmuyor. değiştiğini, geliştiğini sanan imge'ler oluyor sadece.. armut gibi olgunlaşmaktır bu imge'lerin işi.
ahmetler, mehmetler var.. hangimiz bir ahmet değiliz? hanginiz bir mehmet değilim? o ahmet, o mehmet, onlar hep içimizde dostlarım.
gözlerinizi kapatıp dönün eskiye. liseye başladığınız günü, imrenerek baktığınız izbandutları hatırlayın. gülümseyin sonra.. hayat ne çabuk geçiyor deyin kendi kendinize.. ve sizden üst statüdeki bir insana imrenmeye devam edin. ölene kadar hep daha büyüğü olmak isteyeceksiniz çünkü. ölene kadar hep yükselmek isteyeceksiniz, düşeceğinizi aklınıza bile getirmeden. bu açıdan, lise hayatın temelini atıyor bir bakıma. ortaokulda da aynı şey olabilir, ama net hatırlayan azdır.
hep daha büyük olmayı isteyin, büyüdükçe geldiğiniz noktayı düşünmeden daha büyüğünü isteyin. lisede yaptığınız gibi..