kirmizi baslikli sirin 2. nesil yazar

şanlıurfa ili, akziyaret bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

valla. tdk' dan...

trt'nin kürtçe açılımından sonra olması beklenen gelişme.
yalnız ermenice yayın televizyon yayını olarak değil radyo yayını olarak başladı şimdilik.
televizyon yayınını sabırsızlıkla bekliyoruz.

ilk bakışta bir mafya iç hesaplaşması bir miras için aile kavgası ne biliyim bir gizli aşk ortaya çıkması ardından gelen öldürme planı gibi cümlesi şeklinde dursa da bu cümle yüce, ulu, bizi seven, koruyan, bizim için gözünü kırpmadan nöbet tutan, stres altında çalışan, kellesini koltuğuna koyan polislerden çıkmıştır.

tarlabaşında bir eve baskın yapan polis birini kelepçelemiş ve öldüresiye dövmüştür. daha sonra yüzleştirmede dövdükleri şahsın aradıkları şahıs olmadığını öğrenen polisler bu olay ortaya çıkmasın diye böyle bir çözüm üretmişlerdir. daha sonra kurtulup savcılığa giden şahıs şikayette bulunmuştur. olayın basına yansıması ile bu güne kadar bıyığını oynatmayan cerrah'ın zehir aklına bir soruşturmacı görevlendirmek gelmiştir.

soruşturma sonucunda çıkacak olan rapor belli. daha önce de gördük. polis diyecek ki, biz eve girdik bizi karşısında görünce kendisini duvarlara vurmaya başladı. biz engel olmak istedik hatta bize saldırdı bakın 3 polisin eli çizildi durdurmak isterken.
allahtan evde mıcır yoktu ya da sandalye. ya polisin silahı ateş alsaydı ya adam kendisini bağlı olduğu sandalyeden zıplatıp duvara gömseydi kafasını. sonra münferit bölücü olayları ile uğraş. halbuki birlik ve beraberlik içinde olmamızın gerektiği şu günlerde...

er kişi eğer resim yaptığı için eşcinsel oluyorsa onun zaten olacağı vardır. zira bu gensel bir şeydir, öyle ben resim yaptım, koluma bileklik, boynuma kolye taktım gibi saçmalıklarla insanlar eşcinsel olmaz. belki şu olabilir, eşcinsel kişiler daha duygusal ve yetenekli olduğu için resimle daha çok onlar ilgileniyor ve göze batıyor denilebilir. ama insanlara resim yaparsan top olursun demek tespitte saçmalamanın son noktasıdır.

alp himalaya sırdağlarının eteklerinden kopup gelen, bol mineralli sularla sulanmış, böğürtlen çayının ağızda bıraktığı ekşimsi tadı anüsünde hissederek dizi izleyen erkeğin gizli eş cinsel olduğu gerçeği... devlet babanın evlatlarına en büyük kötülüğü tv dizileri. trt de kaçak ile başlayan, bonanza, küçük ev ile devam eden bir nevi devlet politikasının eseri. eş cinsel nesillere yelken açış.

sağlam bir erkek neden dizi izler ki hiç düşündünüz mü? her hafta aynı suratlar aynı yüzleri görmek, cinsel anlamda sağlıklı bir erkeğin arzusu olamaz... gerçekçi olalım. elimdeki argümanlar gayet sağlam. erkek özünde neyle sembolize edilir? "kudret", "irade", "sertlik", "hakimiyet", yani ipleri elinde bulundurma. "erk" aktif olma... peki dizi izleyen erkek nasıl bir mutasyona uğrar. tamamen başkasının kontrolündeki olayları izleyerek kendi içindeki aciziyeti hiçliği ortaya çıkarır... elin oğlu ortamlara akarken hoplattığı, kukusuna kokusunu bıraktığı hatunların çetelesini tutarken evde oturup dizi seyreden oğlanın eş cinsel olmadığını pişkin pişkin kimse iddia etmesin.

tüm diziler için geçerlidir bu olay. "kurtlar vadisi de mi?" diye sormayın sakın. kvp izleyen erkek hatta gizli eş cinselliğin son raddesine yani vurdurmaya meyilli erkek haline gelmiştir. erkek başlı başına iradedir. kendinden daha güçlü daha muktedir kimseyi görmek istemez... şahsen ben benden daha kudretli bi hava verilmiş tv karakterini ekranımda oynatmam. müslüman mahallesinde salyangoz sattırtmam. ancak anüsünde acizlik hisseden gizli godoşların yapacağı bir iştir. bu yazıyı okurken bile çekici karizmatik, kudretli yazar için tempo tuttuğunuzu "ahh bana da bi sağlamına döşense.", "bizim hatunu ne hoplatır bu." dediğinizi duyar gibiyim.

hatunlar şöyle kafanızı kaldırıp etrafınıza bi bakın... dizi izleyen erkekteki acizliği, efemine tavırları, ruhundaki kırıklığı, yüzündeki ibnemsi havayı gözleyin. o anda beyninde yarattığı ikinci kişilik tarafından saatlerce becerilmek istediğinin farkına varın lütfen.

haftalardır bir yemekteyiz furyası aldı başını gidiyor. yarışmanın konusu belli 5 adet çirkef tipli insan bir araya getiriliyor. bu şahs-ı muhteşemler birbirlerini misafir ediyor, altın günü yapıyor, birbirlerini yiyor *ve en sonunda küçük birde puanlama yapılıyor. yarışmayı izleyen bağyanları rahatlıkla anlıyorum. yeni tarifler öğrenme arzusu, yarışma içerisindeki kapışmalar, sevimli sayılabilecek dedikodular.. peki bir erkek bu yarışmayı neden izler ? asırlardır mutfağa su içmek dışında girmeyen erkek evladı neden yapılan yemeklere puan verme çabasına girer ? yok abi izlemeyin. aynı saatte fox tv'de bol dekolteli asena var.

her ne kadar birilerine veya bir yerlere gönderme yapılmış havası sezilse de, seküler her erkeğin yaşam felsefesinin alt metninden, satır araları dikkatle süzdüğünde, rahatlıkla çıkarabilecek önerme. öküz, boğa, tosun, düve, dana, kömüş, balak etine sıcak bakmayan bir erkeğin adamım diye ortalıkta gezmesi son derece abes kaçar.

vejetaryen beslenme özünde etik, samimi bir beslenme biçimi değildir. yapılan araştırmalara göre de her 10 vejetaryenden 9'u bayandır. kalan 1 tanesinin ise, efemine çizgiye yakın duran gizli eş cinsel olmadığını kimse iddia edemez... bazıları kırmızı et yemez. ama, balık etine karşı aynı soğukluğu koruyamaz. kimisi de, süt ve süt ürünleri, yumurta yiyerek samimiyetsizliğini açığa vurur. ulan madem duygusalsın, hayvan hakları, dinsel kurban edilmeye karşı tepki olarak vejetaryen geçiniyorsun, yan ürünlerini de yeme o zaman. bari eş cinsel bir vejetaryen olduğunu hatunlara belli edip olmayan karizmanın üzerinde kaptı-kaçtı oynatma.

gerçekten özellikle vejetaryen erkekler çok yapmacık durur. erkek demeye bin şahit ister. özünde duygusal bağlamda kadına kıza yakışan duygusallığını bir şekilde belli ederek içindeki oğlanlığı gün yüzüne çıkarır. bu gerzeklerin babası da doğduğunda çüküne uzun uzun bakıp, oğlum oldu diye sevinmiştir. ahaha yazık be! ananızdan babanızdan utanın lan.

çünkü asıl amacı basketbol falan değil şekil şemaldir. bizim çocuklarımız üç beş kuruş için aslanlar gibi ter dökerken, bu eleman, oradaki artizleri izlemeyi tercih eder. soyunu unutmuş gençliktir.

bir de sabahın körüne kadar malak gibi bekler maç izlemek için. ayı gibi bağıra çağıra maç izler, evdekilerin kendi gibi asalak olmadığını, çalışmak için erken kalkacaklarını unutur,uykularına saygı göstermez. bre deyyus ! madem sabaha kadar uyumadın, namaz kıl bari...

psikoloji'de adına yansıtma denen ve buradan hareketle pek de yanlış bir sonuca ulaşılamayacak önerme.

erkek adam gazeteyi açınca ilkin spor sayfası okur, okumazsa da kesin gizli ibnedir gibi bir tespittir.

ortalama zeka seviyesine sahip insanın omuriliğiyle kanıksadığı önerme... beyne ihtiyaç yok ki... normal insan içgüdüsel olarak erkeğin sakız çiğneme olayındaki tersliği görür. kalp gözü açıksa tabi... cakkıdı cakkıdı cakkıdı ağzını oynatmalar, çevirmeler, diline değdirmeler tövbe yarabbi...

bu önermenin aksini iddia edenin beynine su tabancasıyla tazyikli su enjekte ederler... erkeği sembolize eden; "erk", "irade", "güç", "kudret" sakız çiğneyen nonoşta bunların hangi birisi tezahür eder ki? cevap hiçbirisi... lakayıt tavırlar, sarkastik bir retorik. resmen götündeki ter kokusu kulak memelerinden akıyor... pes yani pes.

bizim burada sakız çiğneyen erkeğe değer verilmez... belki duymuşsunuzdur; "karı gibi sakız çiğneme." atasözünü büyük büyük dedem paşazade nemci efendi kullanmıştır... bariz belli ağza alma-muamele alıştırması yapıyorsunuz... başka bir şey aklıma gelmiyor ki. sağlıklı bir kafa yapısı, vücut dili olan birey saatlerce bir şeyi amaçsızca çiğner mi? ağzın boş durmasın istiyorsun öyle mi?

her neyse... sakız çiğneyen erkek bende; sapkın-ucube-karaktersiz-lağım suyu tadında bir etki bırakır... o an geçmişi silinir içinde bulunduğu durumun vehametiyle cezalandırılmasının önünü açar... gördüğüm yerde tekme tokat dalarım hiç acımam... geçenlerde üni de 4 yıl beraber okuduğumuz bir arkadaşın, sırf sakız çiğniyor diye, ağzını burnunu dağıttım... elimden zor aldılar. gizliden gizliye meyilli değilseniz lütfen çiğnemeyin, çiğneyenleri de sert bir dille uyarın.

yadsınamaz gerçekliktir. uzay çağında hala pişkin pişkin radyo dinleyen erkeğin lucifer tüyünden yapılmış yastıklar kadar yumuşak olması... kasık çeperlerine yapılan baskının hipotalamusa gönderdiği sinyalleri derinlerde saklama yetisine sahip olması. olayın gizemli tarafı her şeyi açıklıyor.

bakın olaya at gözlüklerinin arkasında, yandan yemiş matriks edasıyla yaklaşmayın. gerçek bu. en son emniyetten aldığım kayıtlarda ilginç bir detayla karşılaştım. "kamyon şöförleri" evet, şaşıracaksınız lakin en çok radyo dinleyen kamyon şoförleri, erkek erkeğe cinsel ilişkide ilk sırada kendine yer edinmiş... vakaların tümü, yolda kamyonlarına aldıkları, uzun saçlı, ekseriyetle üniversite talebesi, özgür erkek popülasyonuyla ilişkili. ben buradan başka bir sonuç çıkartamadım.

radyodaki gizemli dj in kadife sesinin müdavimi gizli pislikler sizi... bir kere sağlam erkek gizemden hoşlanmaz. "erkeğin malı meydandadır." hangi erkek "gecelerin yargıcı", "meçhul delikanlı", "karanlıklar prensi" gibi sikik lakaplarla radyo programlarından istek ister ya... kesin sinir uçlarından nötrotransmitterler salgılanmıyor veya ar haya perdesini kaldırmış olması gerekir.

radyo dalgalarını ilk iletmeyi başaran rus mucit alexander stepanovitch popov * rusya nın azılı eş cinsellerindendi. 38. yaş gününde eş cinsel hakları konulu bir konferansta kürsüye çıkarken vurularak öldürüldü.

olayı uzatmanın manası yok elimde daha birçok argüman var. avrupada popüler bir bilimsel dergide yayınlanan bir kuramımın son paragrafında şöyle bir ifade geçer. zaten bilim terminolojisinde de aynen kullanılır; "unless otherwise statified thats the reality!" yani sizin lisanınıza göre; aksi ispat edilmekdikçe gerçek budur. radyo dinleyen erkekteki eş cinsellik emarelerini görmezden gelmeyin. daha ne kadar üç maymunu oynayacaksınız sanki.

batı psikanalizcilerinin sürekli referans olarak kullandığı, ingiliz psikolog prof. robert henry thouless'ın türkçeye çevrilen "şeytan ayrıntıda saklıdır" adlı kitabında yer alan hayret verici, aynı zamanda en sağlam önermelerden birisi bu. oldukça da çarpıcı. gelinen bu noktada poker psikanaliz açısından altında derin kaynakları barındıran yatan bir metafordur artık.

eş cinsellik boyutu çok açık. poker şans, hafıza taktik, heyecan, hırs, entrika erkekliğe dair ne kadar göze batan efekt varsa içinde barındırır. poker nedir bilmeyen, onu inkar eden, evden işe ya da okula gidip gelen kimselerden nasıl bir erkeklik beklenebilir ki. insan hiç mi merak etmez? poker bilmeyen erkeklerin en başta mezhebi geniştir aynı zamanda duygu yoğunluğu eksiktir. kadınına kısrağına tutku hissini yaşatamaz. osbir çekerken bile temkinlidirler.

bu oyunun insanı içine çeken, sürekli daha fazlayı arzulatan bir algoritması var. aynı zamanda kaybedince hissedilen hiçlik, hayata dair öyle anlamlar yükler ki. kendinizi sorgularsınız... ölümden dönmüş birinin ruh dünyasına yakın bir hal.

bi' şekilde muhatap olduğum kimselere laf arasında poker bilip bilmediğini sorarım. bilmeyenlerin düşüncelerini hiçbir zaman dikkate değer bulmam. ruhunda kokan itliği bilirim çünkü. ayrıntı da olsa ikili ilişkilerde çok önemli. ileriki zamanlarda içindeki eş cinsel dürtülere ket vuramayarak kucak hayalleriyle yaşayacak kimseleri ayırt etmenin en nesne yolu bu sanırım.

ön sevişme sırasında muhtemel yapılacaklar listesinde bulunan oral seksin ifşasında hatuna tanriça gibi bakan erkeğin iş tam birleşmeye denk geldiğinde misyoner pozisyonunda hatunun kendisini öpmek istemesiyle nefes nefese dudakların birleşip öpmesini müteakip ağzına gelen tuz tadı dil pötürcüklerinden sinirlere ordan da jetonun beyne vardığı anda kendisini saçma sapan düşüncelere salması ile acaba yaptığım yanlış bir şey mi havalarına girmesi ile kafasında oluşan cinsel kimlik bunalımına sebep olabilir.

insanların günlük hayatta arkadaşları, sevdikleri hatta hatta yalnız olsalar bile kendilerini rezil hissettiği durumlardır. örnek verecek olursak kız arkadaşınızın yanında burnunuzdan çıkan balon halindeki sümük ve hatta o şerefsiz balonun patlaması olabilir. allah göstermesin kız arkadaşınız görmese bile lan acaba gördü mü diye kara kara düşünürsünüz.