entry'ler (56) - sayfa 2

başlık listesine taşı
  • kalbim ege de kaldı

    izmir'li olan sezen aksu'nun ege özlemini anlattığı şarkısı

    cigaramı sardım karşı sahile
    yaktım ucunda acıları
    ağları attım anılar doldu
    ağlar hasretimin kıyıları

    yareme tuz diye
    yakamoz bastım
    tek şahidim aydı
    aman aman
    bir elimde defne
    bir elimde sevdan
    kalbim ege'de kaldı

    kadehimi vurdum
    karşı yakaya
    efeler kalktı şerefe
    sevgimi attım dostlarım tuttu
    bir ağıt yaktım kadere

    aman efendim
    ayrılık ölümden beter
    canım efendim
    yeter bu hasretlik yeter
    aman efendim
    bana bir merhaba gönder
    canım efendim
    canım efendim

  • yaraya tuz diye yakamoz basmak

    'iç acıtan bir durumla karşılaşıldığında deniz kenarında sabahlamak' manasında kullanılır. ya bir termos çay alınır ya da bir kaç bira. herkes ve her şeyden uzak olma isteği vardır içinizde, öylece yakamozu izlersiniz. deniz kenarında yaşayanlar iyi bilir.

  • chatleşirken her kelimeden sonra enter a basmak

    çok kıl olunan bir durum. kişinin ne akla hizmetse girdiği her kelimeden sonra enter a basması ile sizin sinirlenmenize yol açacak sebepler vermesidir. zaten ne dediği de tam anlaşılmaz öyle tiplerin. sağlam bir küfürü hak ederler.

  • yaraya tuz diye kız basmak

    'iç acıtan bir ayrılık sonrası başka kucaklarda sabahlamak' manasında kullanılır. ya bir geçici nefes alınır ya da bir kaç gözyaşı. herkes ve her şeyden uzak olma isteği vardır içinizde, öylece yabancı kızı izlersiniz. uçurum kenarında yaşanlar iyi bilir.

  • tematik yaparken sevgiliyi ihmal etmek

    üzücü bir durumdur. sözlük kıskanılır.

  • sevgiliyi öperek uyandırmak

    amele işidir, duruma göre romantizm yani romantizme inanmam romantizmsiz kalmam insanlarının içini boşaltıp sırf göze girmek üzere yaptıkları ve böylece romantizmi gereksizlestirmelerine neden olan eylemdir, romatizm zaten gereksizdir ya neyse;

    sevgiliyi uyandırmak üzere erken kalkılır; önce bir güzel işenilir ardından su içilir daha sonra poposunda pireler uçusan sevgilinin yanına gidilir.

    ilk öpücük kondurulur, hiç olmadıgı kadar yumusaktır, öpücükle beraber agızdan bosalan "aşkııııııııı...m" seslenmesi kesinlikle az önce hayvan gibi işeyen adama ait değildir, şaşılır içten " arkadas bu kız beni ne pisleştirdi be, önceden abazanlarla deli gibi okeye dönerdim, batak atardım koz kero derdim" denilir ama bu acı gerçekler hemen unutulup mevcut durum bozulmaksızın öpme eylemine devam edilir.

    hemen ardından ikinci öpücük gelir nerdeyse ilki kadar yumusak ve aşka aittir ama her öpücükte sağa sola dönen kişi, sizi eylemden yavas yavas sogutmaktadır. hafiften bir hissizlik kokusu yayılır yataktan ama umursanmaz devam edilir.

    olayları üçünçü öpücük takip eder ve sırasını savarak ebediyete karışır "ehh arkadas ne biçim bir insanmıs bu be" denilir ama illa ki uyancak olmasına inanmanız umudunuzu yitirmeksizin eylemin -biraz da inada binerek- iş kategorisine girmiş oldugunu tezahur eder.

    sözüm ona x inci öpücük gelir ki söz konusu kişi uyanmaz eşek gibi yatar, ossura ossura yatar " ehh sokarım ızdırabına" diyerek sevgilinin yanından ayrılınır ve içinizde biriktirdiginz tüm romantizmin heba olmasıyla balkona cıkılarak bir cigara yakılır. kanımca dus almamanızdan ileri gelen bir şansızlıkla o ara sevgili uyanır ve sizi balkonda sigara içerken yakalar.

    o andır ki romantizm göte girmiştir lakin bundan daha kötü bir şey vardır o da sevgilinizin size milletin sevgilileri öperek uyandırır bizimkisi sabahın köründe cigara içiyo diye serzenişte bulunmasıdır.

    keyif meyif kacmıstır cigaradan oyle bir nefes cekilir ki tüm dünyanın kahrını nakş edersiniz içinize, "ehh ulan tohumuna para saydımlar" döver beyninizi ama seversiniz iste alttan alırsınız ne de olsa romantizmi göze almıssınız, göte giren semsiyenin acılmazlıgından mı sikayet edeceksiniz ???

  • kızını dövmeyen dizini döver

    kızını, çocuğunu gerektiği gibi eğitmeyen, ilerde çok pişmanlık duyar anlamına gelen bir söylemdir.genellikle aile içinde söylenen bir sözdür ve kızının hatasını gören bir ebeveyn sonunda bu sözü söyler pişmanlığını belli eder.

  • sevgiliyi dövmek

    mutlaka denenmesi gereken bir aktivite. iki şekilde yapılıyor. her iki şekilde de erkeğin işine geliyor tabii. ilki şakayla karışık yavaşça tokat atarak, götüne tekme atarak yapılıyor. bunun sonu kısa süreli öpüşmeyle biter garanti. bir de ciddi ciddi dövmek var. kadınlar aciz ve işe yaramaz yaratıklar oldukları için kendilerine hayvan gibi davranan erkeklere bayılır ve dayak yemekten garip bir şekilde hoşlanırlar. hem stres de atılıyor vurun gitsin.

  • aşık veysel

    25 ekim 1894'te sivas'ın şarkışla ilçesi sivrialan köyünde dünyaya geldi. 21 mart 1973'te yine sivrialan'da yaşamını yitirdi. çocukken çiçek hastalığı yüzünden bir gözünü, daha sonra bir kaza sonucu diğer gözünü kaybetti. saz çalmayı öğrendi. yunus emre, pir sultan abdal, karacaoğlan, emrah, dadaloğlu gibi halk ozanlarından etkilenerek türkü yorumu ve sazda ustalaştı. iki kez evlendi. 7 çocuğu oldu. anadolu'yu kent kent dolaşıp şiirlerini sazıyla seslendirdi. köy enstitüleri'nde saz ve halk türküleri dersleri verdi. ölüm nedeni akciğer kanseri. en güzel şiirlerinden bazılarını ölümünden hemen önce yazdı. şimdi şarkışla'da her yıl adına bir şenlik yapılır. türkçesi yalındır. dili ustalıkla kullanır. tekniği gösterişsiz ve nerdeyse kusursuzdur. yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içedir. doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de var. şiirleri, deyişler (1944), sazımdan sesler (1950), dostlar beni hatırlasın (1970) isimi kitaplarında toplandı. ölümünden sonra bütün şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.

  • güzelliğin on para etmez

    güzelliğin on par etmez
    bu bendeki aşk olmasa
    eğlenecek yer bulaman
    gönlümdeki köşk olmasa

    tabirin sığmaz kaleme
    derdin dermandır yareme
    ismin yayılmaz aleme
    aşklarda meşk olmasa

    kim okurdu kim yazardı
    bu düğümü kim çözerdi
    koyun kurt ile gezerdi
    fikri başka başk'olmasa

    güzel yüzün görülmezdi
    bu aşk bende dirilmezdi
    güle kıymet verilmezdi
    aşık ve maşuk olmasa

    senden aldım bu feryadı
    bu imiş dünyanın tadı
    anılmazdı veysel adı
    o sana aşık olmasa

    (bkz: aşık veysel)

  • güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa

  • kusursuz güzel olmaz

  • karamel

    şekerin en mükemmel hali.

  • keşke her şey karamelli olsa

    karamel aşığı bir insanın hayalini anlatan söz.

  • türkiye de istihdam sorunu

    istihdam; ekonomik faaliyetler çerçevesinde, doğru insanları doğru alanlarda kullanmak amacıyla; mevcut işgücünün sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi ve uygun yerlerde kullanılması faaliyetidir. bu faaliyetin insan ve ülke yararına işleyebilmesi için, ülkede mevcut olan şartları iyi bir şekilde analiz edip, eğitim sistemini bu analizin sonuçlarına paralel hale getirmek zorunludur. değilse ülke, istihdam edilememiş ve de yanlış istihdam edilmiş insanların yaşadığı bir bataklığa dönecektir.

    türkiye, kuruluşundan bugüne kadar uygulanan yanlış ya da uçuk politikaların bir sonucu olarak hızla, mutsuzlar ve işsizler cennetine dönmektedir. bir tarafta yeteneklerinin ve ilgi alanının dışından istihdam edilmiş mutsuzlar ordusu; diğer tarafta milli eğitimin ilk kademesinden itibaren yanlış yönlendirilmiş ya da yönlendirilmemiş işsizler ordusu...

    sizlere karanlık bir tablo çizmemeyi çok isterdim... fakat gerçeklerin, gizlenememe gibi bazı kötü huyları vardır!

    türkiye'de yaşanan istihdam sorunu, iş sahibi ya da işsiz her bireyin problemidir ve problemi olmalıdır. örneğin bugün, atanmayı beklenen binlerce öğretmen bir kenara çekilip makus kaderine boyun eğmişken; devlet, eğitim fakültelerinin sayısını artırıyor ve mevcut eğitim fakültelerinde "ikinci öğretim" adı altında öğrenci artırımına gidiyorsa... ve bizler, bataklığın balçık miktarını artıran bu faaliyetlere sessiz kalıyorsak... bu ülke sona doğru hızla yaklaşıyor demektir.

    ülkemizde, derhal müdahale edilmesi gereken kontrolsüz bir nüfus artışı vardır. bu çarpık nüfus artışına ek olarak; eğitim süreci içinde, yeni neslin doğru alanlara ve mesleklere yönlendirilmemesi sorunu da sürekli beslenen bir bataklık halini almıştır. bu iki durum, insanların geleceğe güvenle bakmasını engelleyen en önemli sorunlardır. işsizliğin minimum seviyeye çekilebilmesinin en hızlı yolu, nüfus artışını kontrollü hale getirmek ve eğitim süreci içinde bireyleri doğru ilgi ve meslek alanlarına yönlendirmek olacaktır.

« / 4 »