gri

  • gri üstüne bir yazı yazılmalıydı da asıl sorun bu yazıyı kimin yazabileceğiydi. yine de bana olduğu gibi pek çok kişiye de aslında geniş bir düşünce alanı açan bu rengin bir yerlerde herhangi bir zaman diliminde "ki zamanı fark etmeyen eylemler arasında" tarifi ya da düşündürdükleri bakımından ortaya serilmesi bir mecburiyet halini alıyordu. haddim bilmeden yazmaksa iki keskin bıçak arasında kalmış yani bu rengin boyasıyla boyanmış bana kalıyordu. gri bende ne olmanın ne de olmamanın görünen alemde bir aksiydi. ya görünemeyen kısmı, yani onu anlatan kelimelerin gerisine sağlam bir şekilde yerleşmiş anlam parçaları ya da bütünleri. beyaz kalamamanın çaresizliği siyaha boyanışın dayanılmaz ezikliği ya da konuşula gelen bütün dillerde "olmak ya da olmamak" meselesinin keskin çizgilerinden korunan bölge. bize acı veren keskin uçların törpülenişi ya da başka dünyaları zedeleyen keskin yanlarımızın körelişi mi denmeli. ne denirse densin aslında başlı başına kirlenişin hikayesi. gri! ya da sadece eski fotoğraflarda hatıraları inanılmaz gücüyle zihinlere kazıyabilen bir renk tonunun ta kendisi.