• buradaki çocukluk senin çocukluğun tabii ki. gamsız, tırto biriysen, hiç bir boktan haberin yoksa evi başına yıksalar da fark etmez, hissetmezsin. ama biraz duygusallık varsa bünyede, o evi her şeyden çok sahiplenirsin. daha masaya yetişmezken boyun, annenin kucağına oturtup o yemek odasında ağzına hiç yutmadığın lokmaları tıkıştırması, ilk adımlar, yaramazlığının tuttuğu günlerdeki azışın, oradan oraya koşturmaların, kızılderilicilik oyununda arizona çölü'ne dönüşen salon, otomobil yarışında le mans'a dönüşen halı, vücudu kontrol edemeyip sürekli ayağının küçük parmağını ezdiğin duvar, hele odan.. kimbilir kimler nasıl kullanıcak o hayatını görmüş, seninle birlikte yaşamış odayı. ilk 31'ini görmüş*, bebekken ağlamalarını, müziğini dinlemiş o duvarlar, sevdiğin kadınların adamların resimlerini taşımış, osuruğun, terin, parfümün, senin kokun sinmiş. hele de ev bahçeliyse... o bahçeyi babayla birlikte donatışınız, o ağaçları küçücük, narin bir fidan halinde getirip dikişiniz. senden sonra dangalağın tekinin "eeeh manzaramı kapatıyor" diye haldır huldur baltayla girişmeyeceğini nereden bileceksin ki? bilsen bile ne yapabilirsin? benim hiç olmadı anlamam ama herhalde sokaktaki, o mahalledeki çocuklarla arkadaşlığınız varsa o da eklenir bu hüzüne. burada seni tanımış etmiş, belki beraber büyüdüğün insanla yaşarken ne belli denyo bir mahalleye taşınmayacağın? *