sana, bana, bize zarar veren muhabbetlerdir. misafirlere içten içe küfür edip sonra kendimizden utanmamıza sebep olan olaylardan birisidir. ufku açar..
iğrenç bir olay lan. sinir bozucu bir muhabbet, yapmacık sevgi gösterileri, amaçsız şen kahkahalar..
geliyor eve bir kadın/adam, adam-kadın oturuyor koltuğa, çay getiriyosun içiyor. yemek veriyorsun yiyor. 1 saat kadar oturuyorlar, dönen muhabbet şu;
- havalar da iyice bozmaya başladı.
+ evet, ne yapacağımızı şaşırdık vallaha.
sessizlik..
- aa senin şu dantel ne güzelmiş.
+ evet, nereye koyacağımızı şaşırdık valla.
sessizlik..
- televizyonlarda izleyecek bir şey kalmadı artık..
+ evet, ne izleyeceğimizi şaşırdık valla.
sessizlik..
hala sessizlik..
- e biz kalkalım.
+ evet, gitmenizi nasıl sağlayacağımızı şaşırdık valla.
- efendim?
+ ehe
- hadi kalkalım madem.
+ otursaydınız ya, muhabbet ediyorduk.
- yok ayol, geç oldu. size doyum olmaz.
+ evet, aysel de öyle diyor.
kalkarlar. çantalarını, paltolarını toplarlar kapıya doğru yürürler. ev sahibi kapıyı açar bunlar çıksın diye. o anda birisi der ki;
- aysel'in kocasını duydun mu geçen? sarhoş gelmiş eve, evin içinde araba yıkamış.
+ yapma yahu? zaten pislik bir herifti o. o değil de necla'nın oğlu ayşe'nin kızına kesikmiş.
- haydaaa.. necla'nın oğlu mu vardı?
+ yoo. ayşe'nin de kızı yok zaten. ama olursa kesilecekmiş, necla ile ayşe konuşurken duydum.
- ayşe'nin kocası vurur o çocuğu be.
+ ne diyosun yaa.. .mına bile kor.
- sen mehmet'in halasının oğlunu gördün mü? geçen duvara sprey boya ile seni seviyorum mehmet yazmış.
+ ensest çok pis şekerim..
- öyle valla.
ben de mal gibi oturmuş bunları dinliyorum. genelde benim için giden tarafın oğlu olmak bu muhabbeti çekilmez kılar. neden? çünkü ev sahibinin o yavşak oğlu odasına çekilir, sevgili ile mesajlaşmaya başlar. ben ise velim şu muhabbeti bitirsin de sktirip gideyim bu evden derdinde kapıda dikilir dururum. lan o muhabbet öyle uzar, öyle uzar ki.. burdan köye yol olur diyeyim sen anla. hayır neden önünüzde çay varken ağız tadıyla konuşmuyosunuz bunları? niye böyle bir şey yapıyorsunuz kapının önünde? hem size ne milletin karısından kızından?
+ ay yok valla şekerim, ben geçen filize gittim, saçımı mahvetti.
- bence bizim semtin en iyi kuaförü kamil.
+ benim eşim o herifi sevmiyor.
- kızım herif gay zaten, ne zararı var senin eşine?
+ lan yoksa?!
- abuuu!!! yarın necla gelecek, kapının önünde birikelim de aysun'un eşinin kamille ilişkisini anlatayım. ehe ehe..
+ aa ne münasebet ayol..
ben hala mal gibi dinliyorum..
* anne gidelim.
- du bi dakka.
uzadıkça uzuyor muhabbet. bayılacak gibi oluyorum. kafamda bin türlü soru birikiyor. ölüyorum o kapının önünde adeta.. benim gibi kapı önünde dikilmiş kaç çocuk var diye düşünüyorum sonra. eminim bir sürü vardır.
çocukluğuma dair en kötü hatıralarımdan birisidir bu çekilmez kapı önü muhabbetleri. her gittiği yere paris hilton'un köpeği gibi beni de taşıyan annem yüzündendir magazine bu ilgim.. konuşacağı şeyler aklına kapı açılınca gelen aysundur beni çocukluğumdan soğutan.
ha bir de ben küçükken 'hey corç versene borç, olmaz maykıl bende de yok' vardı. bir de onu kötü hatırlarım.
aysun'un kocasının gay kamil ile arasında ne var lan harbiden?
şükela: tümü
|
bugün
başlıkta ara