pek çok yerde grupları kurulan, bu durumla övünülen bir hadisedir. aslında çok sağlam bir geçiş dönemi yaşamıştır bu nesildekiler. mesela ben ortaokul dönemlerinde başlayan oyun kağıtlarındaki çıplak kadınlardan dergilere, vhs vidyolardan vcd lere onlardan da internette online vidyo izlemeye kadar gelişimi yaşadım. neden burdan örnek verdim ben de anlamadım ama en iyi anlatabileceğim hadise buydu sanırım.
-
-
o zamanlarda çocuk olmak;bir dilim ekmek üzerine sürülmüş salçayı ziyafete çevirmekti. ince kağıtlara tütün saran dede'den sokak arasında abartılı masallar dinlemekti. saklanbaç'ı yaz gecelerine saklanarak oynamaktı.karne hediyesinde tahtaların ayak kısmına çakılan demirlerden yapılan kızaklar almaktı ve şubat ayında kar şenlikleri yaratmaktı.tuğla parçasıyla çizilmiş karelerde sek sek oynamaktı. 23 nisanlarda karanlığı aydınlatan fener alaylarına eşlik etmekti. yemek kokularını birbirine karıştığı taş bir sokakta rekor ölçüde hız yapmanız gereken elim sendeleri oynamaktı. ve ilk aşkınızla bir merdivende biri bin para eden hayallere nokta koymaktı. mahalleden taşınan her arkadaş için saatlerce ağlamaktı.çocuk olmaktı.
-
o zamanlarda çocuk olmak; bir dilim ekmek üzerine sürülmüş salçayı ziyafete çevirmekti. ince kağıtlara tütün saran dede'den sokak arasında abartılı masallar dinlemekti. saklanbaç'ı yaz gecelerine saklanarak oynamaktı.
karne hediyesinde tahtaların ayak kısmına çakılan demirlerden yapılan kızaklar almaktı ve şubat ayında kar şenlikleri yaratmaktı. tuğla parçasıyla çizilmiş karelerde sek sek oynamaktı. 23 nisanlarda karanlığı aydınlatan fener alaylarına eşlik etmekti.
yemek kokularını birbirine karıştığı taş bir sokakta rekor ölçüde hız yapmanız gereken elim sendeleri oynamaktı. ve ilk aşkınızla bir merdivende biri bin para eden hayallere nokta koymaktı. mahalleden taşınan her arkadaş için saatlerce ağlamaktı.çocuk olmaktı. -
60 ların sonunda 70 lerin başında çocuk olan nesilin tam zıttı.
-
çok şey öğreten bir çocukluk yaşatan yıllardır. büyük değişimlere çocuk gözleriyle tanıklık edilmiştir. yeni başlangıçlarla büyümeye başlanmıştır.
-
bisiklet çok önemliydi o nesil için.
mahalle de bisikletli zengin çocukları olurdu, sürmenize izin versinler diye saatlerce yalvarırdınız.
izin verseler dahi kısa kesmenizi isterlerdi. "şu köşedeki bakkalın ordan dön gel"
döner gelirdiniz. 1 dakika boyunca o bisikleti sürmek sizi ziyadesiyle mutlu ederdi.o gece rahat uyurdunuz. -
genellikle küçük burjuva aile çocuklarının ortak anılarından oluşan güzellemelerdir.
daha önce konuyla ilgili bir derginin ilk sayısına ilk yazı olarak yayımlanmış bir metin. ben yazdım.sonu çok alakalı değil ama alaka anlaşılsın diye yaptım bu açıklamayı. silmek istemedim.
büyüyorum. büyüdükçe kavrıyorum. kavradıkça şaşırıyor ve şaşırdıkça da yoruluyorum. ama bu zincirin son halkası yorulmak değil. yorulduğumu hissettikçe durup soluklandıkça eski zamanların kokusu, ışığı, geliyor hatırıma.
küçüklüğüm.. büyüklüğümden küçüklüğüm.. bir sürü nesne, figür var eskiden aklımda. düşündükçe hepsi yavaş yavaş anlamlanıyor. her biri bir diğerinin önüne arkasına yerleşiveriyor. kronolojik bir sıraya giriyor hatıralarım ve kronik bir düşünme eylemi oluveriyor yaptığım iş.
sütlü kahve renkli, toz kokulu yıllar.. diz altına kadar uzanmış tek renk mavi, yeşil etekler, oduncu gömlekler, yeleklerle başlıyor imgeler akmaya. annemin viva cappio parfümüne karışmış makyaj malzemesi kokusuyla, sırtından asılmış insan izlenimi veren vatkalı ceketlerin üstünde duran ve bir büstü andıran röfleli kadın başları bütünleşip dişi imajını oluşturuyor kafamda. sonra sıra mı geliyor yoksa kadının yanına mı yakışıyor bilinmez erkek figürü ihtiyacı doğuyor. vazelin kokan parlak kaygan araba konsollarından direksiyona uzanıyor gözlerim. yüzüklü, saatli, kıllı bir kol tutuyor direksiyondan. arabanın her park edilişi, rüzgardan bile huylanıp durmadan çalan alarmın verdiği mahcubiyet geliyor aklıma. erkek demek baba demek, baba demek araba demekmiş meğer diyorum kendime, şaşırıyorum.
ardından erkekliğim, sokaklarım, arabam: bisikletim. bmx bisikletle yapılan kazaların eseri diz yaraları tentürdiyot, oksijenli su ittifakına misilleme anne nefesleri. torpiller, bilyeler, kaçılan köpekler, kovalanan kızlar, komşu bahçesine düzenlenen top alma operasyonları ve nihayet ezanlarla kararan havanın ayrıca baba tokadının birleştiği korku törenleriyle eve koşuşlarım geliyor aklıma. apartmana girdiğimde pişmiş soğan kokuları karşılıyor beni. sonra ev. kardeş, anne, baba hepsi orda. eve gelen muzun verdiği mutluluk, geceleri uzayan koridorlardan; kışın viks, yazın kov kokan odalara kaçışlarım... hepsi birer imge olup oturuveriyor başucuma. sonra sonra çok balonlu, 1lt cam şişeli kolalara eşlik eden bol çeşit çerezli, portakal kokulu yılbaşı akşamları. televizyonun hala heyecan verebildiği zamanlar...
ardından koşuşturuyor bütün ayrıntılar düzensizce zihnime. alınan spor ayakkabıyla beraber yatışlarım, pırasa havuç kardeşliğine duyduğum etçil kinim ve kabuslu gecelere ortak abla umutlarımdan; sıhhati kilosuyla ölçülen anne baba, alt üst takım eşofmanlar, zoraki külotlu çoraplar, plastik iplikle çekilen dişler, misafirlikte su içmek bahaneli girilen mutfaklarda kaçak pasta araştırmalarım, ana baba cüzdanından çalınan paralarla alınmış avuç dolusu atari jetonlarım, sabah bayat ekmekle ve peynirle yapılan acele kahvaltılarım çalışan anne baba çocuğu oluşum... çıraklık tehdidinden, her komşu kızına duyulan ilgiden, duvarda seken çorap toplara, katalitik sobalara; naftalin kokan dolap ve halılardan, kavun karpuz aşkından, portakal mandalina greyfurt çekirdek ailesine kadar birçok anım hatıram figürüm var benim.
büyüyorum. büyüdükçe kavrıyorum. kavradıkça şaşırıyor ve şaşırdıkça da yoruluyorum. hatırladıkça da zincirin son halkasını bulmak kolaylaşıyor. burnumdaki kokuları, aklımdaki soruları, dokunduğum nesneyi, sıcağı soğuğu, içimdeki umudu kaybettikçe bıkıyorum. bıkkınlığım son halkası olmasın istiyorum fikrimin. ama yavaş yavaş anlıyorum yorulmak geçti bizden artık adam akıllı bıkmak lazım ya da harekete geçmek kalmalı bize yaşanmışlıktan. işte bu yüzden bu yazın, dizgi her ne ise, bizim umudumuz oluyor. bunca figürü canlı tutmaya ne gücümüz vardı ne de yaşadığımız anda kaybolacaklarından haberimiz. şimdi biliyoruz, anlıyoruz ve farkındaysak eğer geleceğe kendi ürünümüz olan bir anıyı hevesle taşımalıyız.
ilk sayımız hayırlı olsun...