"ankara'nın taştır yolu.
yenkee sarmış sağı solu.
sen gösterdin halk savaşı,
devrim için doğru yolu."
"mahir, hüseyin ulaş kurtuluşa kadar savaş!!!!"
coşkulu gönüllere sığmayıp taşan sloganlarla devrime giden yolda kendisini aşmaya çalışan her yoldaşın anüsünde az çok hissettiği, şehvet ve arzuların az da olsa dışa vurumu olması ihtimali. hızlı, köklü, nitelikli değişiklik isteğinin ruh dünyasındaki yansıması. yol üzerinde konakladığı handaki, hancının kaşar kızına bile yan gözle bakmayacak kadar davasına sadık olmasının yarattığı duygu. dilleri, yürekleri tek, gözü pek yiğitlerin gay çıkması sorunsalı.
hep özenirdim bu devrimci sol jargonuna. dedem de bunu sezmiş olsa gerek bana deniz gezmiş paltosu almıştı okula başladığım o yıllarda. okul çıkışı tüm mahallenin çocuklarını bir araya toplardım. yumruklar havada hep beraber devrim şiirleri okur birbirimize dava adamı olacağımıza dair sözler verirdik. 10 kişilik grupta tek beceriksiz ben çıktım verdiğim sözleri tutamayıp apolitik genç nesil arasında kaybolup gittim. diğer arkadaşlar hala davalarına sadık kalarak sol çizgiden ayrılmadılar. zamanla dava adamı olduklarından çevresindeki güzellikleri, taş hatunları bile görmez oldular. hiçbirinin evlenmeye niyeti yok gibi. dava uğruna biriktirdiği porno koleksiyonunu, playboy dergilerini yakanlar bile oldu. az çok efemine tavırlara büründüler. dava adamı olmak başka tabi.
yaşadıklarım gördüklerim beni hep bu ihtimal üzerinde düşünmeye itti. bazen haykırmak isitiyordum ama zor geliyordu. dava adamı nasıl eşcinsel olabilirdi. yıllarca bu kuşkuyla yaşadım ta ki akpli cemil ipekçi örneği ile karşılaşana kadar. yüreğime zencefil ferahlığında gül suyu esanslı su serpti, yıllardır beynimi kemiren bu paradoksun kesin ve tek çözümü oldu. iyiki varsın cemil ipekçi. yaşasın pembe olmayan devrim.
şükela: tümü
|
bugün
başlıkta ara