bence bu aktivitenin cezası kanatlandırılmak olmalıdır. çünkü neresinden tutsan elinde kalan bir şey. günlük kıvamında entry girmek için blogger diye bir şey yapmışlar. bana da dün bir arkadaş söyledi. oturuyordum bir kafede, geldi yanıma 'selam' dedi. masaya ellerini dayadı aleyküm selam dememi bekliyor. halbuki çekilse daha iyi çünkü tam karşı masadaki kızlar attığım ufak kesiklere karışılık vermeye başlamıştı, bir güzel kesişiyorduk. başımdan savmak için 'aleyküm selam' dedim ama adam yüzsüz. gitmiyor. çekti bir sandalye oturdu, bir de çay söyledi, konuşup duruyor. blogger diye bir site bulmuş işte onu söyledi, 'yav' dedim, 'bana ne'. içimden dedim tabi. kalbi falan kırılmasın diye yaptım bunu, ben çok korkarım kalp kırmaktan. hatta bir gün yine arkadaşlarla içiyorduk, adam geldi bir tane 'gençler ateş var mı?' dedi, ateşim olmamasına rağmen 'var abi' dedim. sırf kalbi kırılmasın diye. tabi sonra 'dalga mı geçiyon yarram' diyerek dövdü adam beni ama bu önemli değildi. ben üzerime düşeni yapmıştım. karşı masadaki kızlar baktı bu herif konuşmayı kesmeyecek, kalkıp gittiler. kaldım mal gibi. 'hadi' dedim, 'ben kaçtım'. eve gittim sonra. evde hiç yemek yoktu. mecbur dışardan söyledim artık. 13. katta oturuyoruz biz, şans bu ya, o gün de asansör bozulmuş. yemeği getiren ibne aradı beni, 'aşağıya in al' dedi. ulan 13 kat inecek mecalim olsa şubene gelir orda yerdim yemeğimi. dedim 'çıkarmazsan git olm, inmem ben aşağı', dedi 'olm zor durumda bırakıyosun bak beni.' baktım ağlamaya sızlamaya başladı, indim aşağıya, aldım yemeği, sonra tekrar yukarıya çıktım. arkadamdan mahsun kırmızıgül gibi bakışını gördüm 'gel bi çayımı iç dost' dedim, hemen kabul etti. 'ulan it' dedim, 'madem yukarıya çıkacaktın, yemeği niye çıkarmadın da beni aşağıya indirdin.' ahaha, nasreddin hoca fıkrası gibi oldu aynı yahu. benim yine karnım acıktı, dışarı çıkayım bari. evde hiç makarna kalmamış.
şükela: tümü
|
bugün
başlıkta ara