baştan anlaşalım, sorunum recep ivedik ile ilgili değil. recep ivedik filmini izleyen kitlenin kültürsüz ve yer yer aptal olduğunu ima etmekten kaçınacağım. böyle bir düşüncem de yok zaten. bu komiklikten uzak filmin hitap ettiği kitle ile ilgili görüş belirtmek derdinde değilim. benim derdim bu filmin etkisinden kurtulamayıp birer recep ivedik'e dönüşen godoşlar.
ortamdaki tek ses pencereye çarpan yağmur damlalarından geliyor. bir avuç adam halının üzerine eğilmiş hararetle ders çalışıyorlar, o sırada yurtta ders çalışamadığını bahane ederek eve gelip yerleşmiş bir herif sessizliği yırtarcasına bağırıyor;
''salih abii!! bana bi yolluk yap!''
salih kim? yolluk ne? nedir bu oynanan tiyatro? odadaki soğuğa rağmen avuçlarımdan kalemime bulaşan teri geleceğe yönelik yaptığım ufak yatırımlar olarak nitelendiriyorum. düşün, böylesi düzeyli bir ortam var, leş gibi ter damlasına cins cins anlamlar yükleyen insanlar.. biri çıkıyor salih abi diyor, yolluk diyor. yahu bu nasıl boşvermişlik, bu ne bakın ben olağanüstü bir malımcılıktır?
veya şunu dinle;
- frey, müziğin hipnotik olarak etki ederek, ajite hastaları rahatlattığını belirtirken, polonyalı damianovvski, ruh hastalarında müzik tedavisinin pavlov'un kondisyonel refleks teorisine uyarak, bir şartlı tedavi olarak kabul eder
+ gonuşma laynn!!
hooha? noluyor arkadaşım? neden bir camış gibi, bir sığır gibi konuşuyorsun? nedir seni bu duruma getiren acı verici olması muhtemel olay? pekala şöyle de diyebilirdin;
- la bi sus amına koyayim la
böyle desen inan bana daha samimi, daha sahici olurdun. neden bir hayvanlık metasının taklidini hoşlanmamızı bekleyerek yapıyorsun, bunun sempatik olabileceği hissini nasıl taşıyorsun?
- abi gitmeyelim oraya
+ gonuşma layyn!!
- ya olm bi dinle salak salak konuşma.
+ wuhehehehööy
- ya hay recebe bir sana iki.
+ bak goçum, bak aslanım
- la siktir git.
şükela: tümü
|
bugün
başlıkta ara