çocukluk masumiyeti..
her şeyi basit agılama yetisi.. hayatın acılarını anlamama umarsızlığı.. tek derdimizin vitrinin önünde geçerken avazımız çıktığı kadar bağırıp annemizin çekiştirmelerine rağmen ayak direyip aldırmak istediğimiz oyuncağa duyduğumuz arzunun temizliği..
sabahın köründe kalkıp sokağa çıkabilme özgürlüğü.. gecenin bir yarısında eve girmek için kandırılmak adına alınan rüşvetlerin tadı.. misket oynarken tüm misketleri ütebilmek.. seksek oynarken oyunu tamamlayabilmek.. saklambaç oynarken bulunması en zor yere saklanabilme becerisi.. ip atlarken yanmama.. yakalamaç oynarken yakalanmamak..
futbol maçlarında ''sen kızsın ne anlarsın ki, ofsaytı bile bilmiyorsun!'' önyargısından uzak maça dahil olabilme.. bakkala gönderilmek, para üstü ile abur cubur aldığınız.. ağlamanın bir koz olmadığı oranda gerçekleştirildiği, gerçekten ağlandığı zamanlarda olmak.. çıkar ilişkilerinden bi haber olabilme güvencesi..
acıların düştüğümüzde bir yerimiz kanadığında yaşadığımız his olduğundan ibaret anlar.. karşılıksız sevmeyi bildiğimiz yaşantılar.. paranın anlamını algılayamadığımız sadece abur cubur sahibi olmamıza neden olan ''şey'' olarak bildiğimiz saflığımız..
mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacımız olmadığı aç gözlülükten uzaklığımız.. pis olan tek şeyimizin sokağa çıktığımızda mahvettiğimiz kıyafetlerimizin olması.. yapılan yaramazlıkların kötü sonuçlardan bilinçsiz olmamız..
henüz kirlenmemiş olmamız.. hayatın ve insanların gerçek yüzüyle tanışmamız olmamız..
kısacası;
çocukluğumuz..
şükela: tümü
|
bugün
başlıkta ara