insanın yalnız olduğunu idrak ettiği anlardır.
hemen bi anımı anlatayım...
sabahları, hassiktir! yine geç kaldım repliğiyle başlayan durumdur çoğu zaman. bu noktada anlarım ben.
saat çoktan çalmış, iki dakka sonra kalkarım diyerekten susturulmuş ve sızılmıştır. daha kötüsü, yanınızda sizi uyandıracak kimse yoktur. sabah bi vicdan azabıyla uyanılır. sevgiliye kaçmak için ayrılan, devamsızlık günleri hiç yoktan götüne girmiştir artık. bir de bunu zamanı geldiyinde; sevgiliye açıklayıp trip yeme ihtimali de oldukça yüksektir. fekat, içinde bulunan durum zaten yeterince berbattır. bunu şimdi düşünüp, heba etmeye gerek yoktur. pek tabii ki, bu sıkıcı bir yalnız akşamda duvarlarla fikir telakisinde bulunulacak kadar mühim bi mevzudur...
aklımdan bunlar geçerken uyanıyorum. ayaklarımı yataktan aşağı atıyorum. 'terliklerim' diyorum, yokluyorum. ayağımla sol tekini bulup giyiyorum. sonra diğerini. yastığın altından telefunumu çıkartıyorum. saat kaç olmuş diye bakmak değil aslında amacım. saatin kaç olduğunun farkındayım işte, duvarda eşşek kadar saat onbiri on geçiyo. belki biri msj atmıştır, aramıştır diye geçiriyorm içimden. ama bi yandan da kabullnemiyorum, biliyorum mesajım yok arayanım da yok... bu fikir karmaşında, oynamaktan yalama olmuş telefonumun kızağını şak diye açıyorum.
bir mesaj alındı.
birden, ufak bi kıpırtı oluyor içimde heyecanla aç diyorum. avea'dan bi gençlik patlaması ıvırdı zıvırdı ıvırdı zıvırdı patlican patlican... gençliğini de seni de diye basıyorum küfürü... yatağın üstüne atıveriyorum telefonu. kalkıyorum. telefonu yataktan kaldırıp komidinin üstüne koyuyorm. amacım, titrerse bari zart zurt diye ses çıkarsın da hemen bakıveriyim. odamdan çıkıyorum. üstümde en sevdiğim kokmuş boxerım var. sigaramdan bir tane yakıyorum. bi gazete takılıyo gözüme. biraz yeni. 'sanki daha okumamışım' diyorum içimden. almaya yelteniyorum ama o da ne? yumurta kapıya dayanıyo. şimdi, sıçarken okumakta var ama ozaman da konsantre olamıyorum. öbek öbek sıçmak varken, bölük pörçük sıçmak niye? hem yılların köşe yazarları var içinde. aydın denen adamlar... anadolu çoçuğu yapmaz boyle gavur adetleri derken oturuyorum tuvaletime. kapıyı kapatmaya ihtiyaç duymuyorum. sigara ağzımda dal daşak oturup, çatır çatır sıçıyorum. dünya, umrumda değil. yalnızlığımın doruk noktasında kendimden geçiyorum. gün içindeki planımı yapıyorum bi yandan. 'geçen hafta tanıştığım bi kız vardı' diyorum ,neydi adı? hatırlamıyorum. yonja tarzı bi yerden tanışmıştık onbeş dakkalık mesafede oturuyo ,çağırsam diyorum oda sıkılmıştır belki. ama lan tiki diyorum, 'ayrıca sevgilin var senin hayvan yazık' diye söyleniyorum.
aşağı doğru gözüm kayıyo ''tiki miki getir kayarım ben ona'' der gibisinden bana bakıyo. sende haklısın, hele bi otur soluklan yiğenim diyorum. evet içimi mütiş bi rahatlık sarıyo; bitirdim artık, diyerek kalkıyorum. zaten banyodayım, pis boxerımı çıkartıp, atıyorum bi köşeye. üstüme bişeyler giymeye giderken bi sigara daha yakıyorum. gözüm aynı gazeteye takılıyor. ağzımda sigara, elimde gazete ergenekon felan bişeyler diyo. çıldırıyorum birden... '21 ocak' daha bugunun gazetesi! nerden geldi diye çıldırırken bi anahtar sesi... kapıya dönüyorum, o anda açılıyor..
ben bütün aptallığımla, çırılçıplak, elimge gazete, ağzımda sigara kapıya bakıyorum. o anda anlıyorum zaten. babamın zamansız yaptığı suprizlerden biri. belliki gelmiş, kahvaltılık bişe bulamayınca almaya gitmiş. elinde poşetler, sıcak ekmek kokusu...
ben geldim, demeye kalmıyo bi sırıtmayla bana bakıyo. ne düşündü diyorum içinden. o da saklamıyo zaten, supriz yaptım lan it! git üstünü giy diyo. bi yandan gülüyo. 'pardon baba' diyorum farketmedim hiç. gazeteyle kapatıyorum üstümü. dal daşak, gazeteye sürtüyo. babam da, ben onu okucaktım daha der gibisinden mutfağa giriyo. ben de, halime bakıyorum. yalnızlığımın doruk noktasından aşağıya düşüşümü geçiriyorum gözümün önünden. daha az önce, 'tuvalette okumayım lan ayıp' dediyim adamların yazılarına, şimdi dal daşak sürtüyor...
içerden bi ses. zart zurt,zart zurt... bakıyorum, bir yeni msj. servis msjıdır diyerek açıyorum. canım tiki arkadaş ''bugun ne yapıcaksın?'' diyo. içim içimi yerken, sallamaz bi cevap atıyorum. 'çok meşgulum' yazıp gönderiyorum. hatta sesli harflerini bile yazmadan gönderiyorm. (içim kan ağlıyo canım tiki arkadaşım ama elden ne gelir?...)
babam, konuşuyo içerden gel artk özledim seni...
çıkarken, gözüm yine gazeteye takılıyo. kelli felli adamlar,memleket meseleleri...
o sayfadaki, tüm yazarlardan özür diliiyorum. özellikle hasan cemal'den...
* * *
şükela: tümü
|
bugün
başlıkta ara