her insan bir hayat, her hayat bir umut ve her umut bir başlangıç.
öyleleri var ki anlayabilmek için duymak, görmek yetmez birebir yaşamak gerekir.
bazen yaşasan bile dışında kalırsın, bir türlü sokulamazsın koynuna.
ve her insanın yaptığı en büyük yanlıştır;
kendini kelimelerle kalıplaştırmak, racon sayılan kitabın gereksiz bir sayfasını oluşturmaya çalışmak.
hayat bir kitaptan çok daha fazlası, ne kağıtlar yeter onu anlatmaya ne de kalemler...
ve insan,
her birinin parmak izi diğerinden farklı ki herkesin dokunuşu ve ardındaki izi başka,
kokusu, duruşu, sesi, bakışı, gülüşü, hayali, umudu başka...
peki herkes günü bunca farklılık içinde yaşatıyorken ne mümkün onları benzer kelimeler üstünden anlatabilmek, aynı kalıpların içine sokup, bu iyi, bu kötü, bu sevecen, bu sahte demek ?
kimse kendini ifade etmek için kelimelere sığınmamalı oysa, yaşatmalı sadece.
kendini, karakterini, hislerini kelimelerle vermek ne kadar da kolay görünüyor.
aslında en zoru bu.
söz biter, söz uçar, söz doldurmaz, söz yaşatmaz...
insan yaşar, insan kalır, insan yaşatır, insan doldurur...
ama herkesin bilmesine rağmen her gün yinelediği şeyi ben yapacağım şimdi bu yazımın sonunda, sığınacağım kelimelere bir kez daha.
biliyorum bu da son değil, yine en büyük yardımcım kelimeler olacak mesafelere gebe kaldıkça yüreğimdeki yüzsüz serseri.
"ben kendimi bugüne kadar azrail'in ensesinde sanırdım ama değilmişim, bunu bir gün bir intihar komandosuna aşık olunca anladım."
şükela: tümü
|
bugün
başlıkta ara