herkesin başına gelebilir hadisedir.
biriyle çıkarsınız ne bileyim sevgili olursunuz ve bu sırada birbirinize bazı önemli addedilen günlerde veya öylesine sadece içinizden geldiği için hediyeler alırsınız. anı olsun, baksın, kullansın beni hatırlasın diye. sevgiliniz de aynı şeyleri yapabilir, mesela erkekseniz kendi elleriyle size bir atkı örebilir, çalışıyorsanız gömlek, kravat tarzı bir şey alabilir. onun aldığı şeyleri kullandığınızda mutlu olur, onun kullandığını gördüğünüzde mutlu olabilirsiniz.
daha sonra aradan zaman geçer, filmin sonlarına gelinmeye başlanmıştır artık. birbirinize batmaya başlarsınız. ya oturup konuşarak ilişkiyi sonlandırırsınız yada tek taraflı fesh olunur aranızdaki aşk antlaşması. olay bundan sonra patlak verir zaten, eğer anılar acı veriyorsa sevgilinizin verdiği hediyeleri görmek istemeyebilirsiniz, kutuya koyup tavan arasına koyarlar mesela amerikan filmlerinde. ama burası türkiye ve burda herşey farklı yaşanır gibime geliyor. ne kutuya koyup saklama alışkanlığımız var ne de tavan aramız. ve artık karşınızdaki kişi size değer vermiyorsa çok saçma bir şekilde aldığınız hediyeleri geri verme teklifiyle karşılaşabilirsiniz, ilk başta üzülürsünüz ve fakat çok da komik gelir insana. bir insanın geçmişiyle barışık olamaması ve bu geçmişe ait olmanız üzebilir sizi. ya da zaten öyle saçma bir hareket bekliyor olabileceğinizden "al mektuplarını ver mektuplarımı" tadında bir şeyler yumurtlanacağını tahmin edebiliyosanız kırılmazsınız şaşırmazsınız.
düşünsenize bir zamanlar çok değer verdiğiniz bir insana verdiğiniz hediyeler geri verilmek isteniyor. bu durumda en iyi cevap ne olabilir? tamam ben de seninkileri mi gönderirim mi doğru olur acaba yoksa tamam gönder ama ben göndermem mi? ya da en doğrusu eğer senin için bir şey ifade etmiyorsa acıdan başka, yakın olmak da istemiyorsan yakınında ihtiyacı olan birilerine ver o da olmazsa çöp tenekesine atıver, geri dönüşümü olmayan cinsinden mi denmeli?
hangisini seçersek seçelim unutmamamız gereken bir şey var sanırım, bizi mutluluğa götürecek bir şey. ya da mutluluk var mıdır? nasıl yaşanır? devamlı mıdır? geyiğine mi girilmeli. ben girmeyeceğim bu geyiğe, ve unutulmaması gereken şeyi söyleyeceğim kendimce. hepimizin hayatında yaşadıklarımız olur, kimisi daha az kimisi daha çok yaşar fakat hayat belirli şeylerin etrafında dönüp dolaşır. bir otobüs olarak tasvir dersek hayatı, maalesef freni boşalmış bir otobüs demek zorundayız ve bu otobüste yalnız değiliz, inenler olacak ya da bir kurtarıcı edasıyla binenler. ama biz indiğimizde otobüs olmayacak.
işte o yüzden devamlı kendimize söylememiz gereken şey çıkıyor ortaya. "ben geçmişe ait değilim, geçmişim bana ait".
şükela: tümü
|
bugün
başlıkta ara