entry'ler (52) - sayfa 3

başlık listesine taşı
  • yanlışsam yanlışsın de

    bu kelimeler bütününü kullanan tipler her türlü ortamda anlatır da anlatırlar. işte bence böyle , öyle olmalı , böyle demeliydi , davos'a güzel rest oldu , akp iyi , chp iyi gibi konu başlıkları altında kendi fikirlerini anlatırlar. bu da yetmezmiş gibi dinleyen kişiye '' yanlışsam yanlışsın de '' diyerek etki altında bırakırlar.

    ''yanlışsın tabiki lan senin her dediğin doğru olacak diye bir kaide mi var ?'' bütünlemesini kafasına dank ettirmek en güzel cevaptır. ya da ben polemik istemiyorum diyorsanız bir de şunu deneyin.

  • yanlışlıklar komedyası

    yanlışlıklar komedyası, shakespeare'in ilk oyunlarından biri ve aynı zamanda en kısa oyunu. oyunda, olaylar eski çağlarda cinlerin, perilerin, büyücülerin anayurdu olarak bilinen efes'te geçer. oyunda insanların bir kısmı daha önce hiç görmedikleri ikiz kardeşlerine, bir bölümü, artık bulmaktan ümidi kesmiş oldukları eşlerine, birçoğuda kendi içlerinde bilmedikleri yönlerinin ortaya çıktığını görür.

    oyunda, egeon, çok önce geldikleri epidamnum'da, karısı emilia ikiz oğlan doğurmuştur. o sırada egeon ve ailesinin kaldığı yerde, aynı saatte bir köylü kadınında ikiz oğulları olmuştur. egeonda bunu görünce büyüdüklerinde oğullarına hizmet etmeleri için köylü kadından bu çocukları satın almıştır. ancak oradan dönerken bindikleri `gemi `kaza yapar ve kazadan sonra egeon'un karısı, oğlu ve köle çocuklardan biri kaybolur ve bir daha haber alınamaz. kazadan kurtulan ikizler büyüdükten sonra kardeşlerini aramak için siraküza'ya giderler. bunun üzerine aynı yerde bulunan ve birbirlerinden haberleri olmayan ikizleri kendileri dahil olmak üzere herkes karıştırmaya başlar. ve bu olaylar büyük bir yanlışlık ve kargaşaya yol açar.

    yanlışlıklar komedyası, shakespeare'in dili kullanımındaki ustalığının, dil ve anlamı zenginleştirme merakının ön plana çıktığı oyunlarından bir tanesi. shakespeare bu oyunda kişiler arası ilişkileri ve onlar sonunda ortaya çıkan olumlu ve olumsuz sonuçları işlemiştir. oyunun sahneleşinde, özellikle ikizlerin bulunduğu sahnelerde, ikizleri birbirinden ayırmak ve olayarı anlamak çok zor bir hal alıyor.

    orta çağ'da bir oyunun komik olması demek, baştan aşağı komik olması demek değilmiş. sonunun iyi bitmesi, aşıkların kavuşması ve ölen birilerinin olmayışı oyunu komik kılacak öğelerdenmiş. yanlışlıklar komedyası kesin olmamakla birlikte orta çağ'da ve rönesans'ta komedi anlamında bir dönüm noktası olarak düşünülebilir.

  • yanlışlıkla domuz eti yemiş vejetaryen müslüman

    dünyaya gelmiş en şanssız insandır. bu kadar tesadüf bir arada olursa artık kutup ayısının kankası olan bedevi arkadaşımızın adı unutulur herhalde. tabi yediği şeyi yanlışlıkla yiyen ve yedikten sonra da onun et olduğunu anlayamayacak kadar salak mıdır onu bilemeyiz.
    o değil de bir de bu vejetaryen müslüman, o sırada oruç tutmaktaysa tam süper olur.

  • yanlışlıkla eski sevgiliye mesaj atmak

    ayrıldıktan sonra el cabukluğuyla hızlı bir şekilde yazılan mesaj el alışkanlığıyla unutulamayan bu yüzden telefon rehberinden de silinmeye kıyılamayan eski sevgiliye yollanır;

    +yavv a.q senin hatta git götünü pehlivana siktr. *
    +aa şey pardon yanlış oldu ben bizim pehlivana atmıştım.
    -tabi tabi bende yedim sen götünü git arto'ya sikrt.
    +snhöadfşağsdşü. *

  • tanım entrysi

    açılan bir başlığın 1 numaralı entrysidir. *
    not: bazen fokur fokur kaynayan sözlüğün heyecanıyla kimi yazarlarca unutulabilir, panik yapmayınız. *

  • mağazadaki mankene yanlışlıkla çarpıp özür dilemek

    bir anlık dalgınlığa düşen bünyenin aslında çarptığı kişinin cansız olduğunu anlayamaması durumundan ötürü ondan, ona çarptığı vesilesi ile özür dilemesidir. ama kardeşim onlar da gözüne gözlük, peruk meruk takıyorlar kafasına harbi gerçekçi gözüküyor yani...

  • telefonu kapatmak için mazeret uydurmak

    telefondaki sizi sıkar ve telefonu kapatmak istersiniz. bunun için uydurulan mazerettir. mesela cem yılmaz ın son reklamında adam lodos var diyerek telefonu kapatır.

  • yurt dışında cüzdanı ve telefonu çaldırmak

    modern bahtsız bedevilik hikayesi. zira burada da alakasiz bir noktada alakasiz bir cinsel munsebette bulunmak soz konusu. ne sekilde oldugunun onemi yok, elbette pasaportun da elden gitmedigine sukredilmeli. ancak cepteki 3-5 kurus nakitle en fazla 1-2 hafta idare edilebilir. birkac haftadan fazla kaliyorsaniz bu durumda sictiginizin alengirli bir resmini bokunuzla cizmissinizdir, haberiniz yoktur.

  • mesaj daha hızlı iletilsin diye telefonu fırlatmak

    efendim mesajın karşı tarafa iletilme hızını aradaki mesafeye bağlayan dangalak beyinli insanların, 'aman mesaj attım dur bir de telefonu da fırlatayım ki daha hızlıca iletilsin, hemen okusun sevdiceğim mesajımı' içerikli, doktora tezlerine konu olacak bir davranıştır bu..

    yürüyen merdivende yürümek gibi bir şey lan işte..

  • sürekli çalan telefonu kırma isteği

    ne yazık ki her daim istek olarak kalacak olan mevzudur..

    iş yeri telefonlarında gözlemlenir bu "zırt pırt" çalma mefhumu.. sen daha ahizeyi yerine koyar koymaz bir yenisi çalmaya başlar.. kulaklar bir süre sonra nerdeyse ahizeye modifiye olacak şekilde evrim geçirir veyahut ahizeye yapışır..

    "lanet olsun dostum senin derdin ne ha?" tadında yaklaşmamak için zor tutulan müşterilerin nerdeyse "orda mısınız kontrol etmek için aradım" dercesine bile arıyor olmaları kişiyi çileden çıkarır..evde olunsa rahatlık ile fişi çekip çözümlenebilecek bu sorunsal ofisiyel (tabirin mallığına bak) ortamlarda çözümsüz kalacaktır..

    fazla uzatmıyım, telefon çalıyor..

    "efendiiğğğmmm?!"

  • osururken yanlışlıkla sıçmak

    motor bozukluğu dönemlerinde başa gelebilecek olaydır.
    toplum içinde osurmamak her zaman yararlıdır. hele ki böyle cırcır durumlarında...

    hatta genelde sessiz osurursunuz pist diye tatlı bi ses çıkar.
    yine öyle olacak sanarsınız bi koyverirsiniz pııırtzzz porttthh diye çiftli salto hareketiyle bok çıkar makattan.
    otur haline ağla diyeceğim ama altına sıçtın ulan üstüne oturulur mu onun.

  • kendi düşen ağlamaz

    aynı hatayı ikiden fazla defa yapmak ve yapmadan önce uyarılmış olmak gibi, kişinin göz göre göre kafasının dikine gidip sonra da aptal gibi kalması, çaresizlikle etrafına bakınması gibi durumlarda suratına haykırmak istenen cümledir.

    karıştırmamak lazım, ağlar kendi düşen, ağlasın da çünkü canı yanıyordur. ama işte "yalnızken ağla, üzülmene üzülmüyorum çünkü bunu kendine sen yaptın." demektir bu laf.

  • tuvalet deliğine düşen cep telefonu

    boku bokuna giden cep telefonudur.sonu kötü bilen telefondur. hiçbir telefon bu hazin sonu hak etmemektedir. giden numaralar ve yaşananlar için yenileri gelene kadar itina ile göz yaşı dökülür.bizzat ben baya baya oturup ağladığımı hatırlıyorum. gene olsa gene ağlarım. çünkü asla yeniler eskilerin yerini tutamaz. ayrıca beraberinde tekrar karşılaşma ihtimalinizin çok az olduğu kişilerin ve bazı nedenlerden dolayı numarasını kimseden isteyemeyeceğiniz ama silmeye de kıyamadıklarınızın da sizde kalan son izlerini de alır, götürür.. o değil de niye telefona kaydetmişim ki ben numaraları. *

    (bkz: kendi düşen ağlamaz)

  • yeni yazara hoş geldin diyen kevaşe ruhlu yazar

    içten pazarlıklı ruhunu, hümanist ayaklarına yatarak pazarlayan kodaman yazar... oldum olası ifrit olurum böyle tiplerden "ilk entrysini ben girecem.", "bende hoş geldim diyecem" ayağına türlü şebeklikler, bizans oyunları... hoş geldin adı altında yazardan kalbini istemek, sevgisine mazhar olmaya çalışmak bir nevi yavşamak. yeri geldiğinde sözlükte yaşanacak bir kutuplaşmada kendi safına çekme adına atılmış bir adım.

    bu davranışın temelinde enfes entryler listesinde, bilimum istatistiklerde kendine yer edinmek adına yapılmış işgüzarlık yatar... dışardan sözlüğe yeni gelen kuzucuğun gözüyle bakıldığında; sözlüğün elit yazarı ne oya ihtiyacı var ne de onun teveccühüne. hoş geldin demiş kalbini fethetmiş.

    düşünsenizde benim yeni gelen sözlük yazarı bir hatunun mahlas altına hümanist sevgi dolu yerine göre davetkar bir entry girdiğimi... içinde oluşan volkanik patlamalar, meme uclarının dikleşmesi, vucudundaki bütün kanın kasık bölgesinde düğümlenmesi, ani gelen titremeler v.b. birçok olay vuku bulur... heralde orgazm olmuşçasına mutlu olur... işte burdan pay biçin.

    oysa sözlüğe geldikten, üç beş birşeyler karaladıktan, üzerine konuşulacak bir nokta bulunduktan sonra karalanan nick altı entryleri böylemi. tamamen duyguların dışavurumu okuduğunuzda zaten aradaki farkı fark edersiniz.

    sözün özü yeni gelmiş dumanı üstünde taze yazara hoş geldin deme yavşaklığına kalkışan komünitenin tanınan yazarın içten pazarlıklıdır... bunun başka açıklaması olamaz...

  • bedava diye telefonda patlayana kadar konuşmak

    benzer başlık varsa bulamadım.

    bünyede şiddetle merak uyandıran konu. şimdi uzun süre görüşmeyip, bir gece boyunca konuşan insan tipi değil. günlük rutin yarım saat ile 1-2 saat arasında değişebilen konuşma sürelerinde elinden telefon düşmeyen tiplerdir. sanıyorum yeni moda günlük tutma şekli. yok yani başka herhangi bir açıklaması yok. ulan insan nasıl bütün mevzuyu tüketmeden gün aşırı saatlerce telefonda aynı kişiyle konuşur. bir de farklı kişileri arayarak pişkin pişkin "bedavam var da heha" gibilerinden sırıtarak vurgu yaparlar. şahsen tahammül edemiyorum. zaten dikkat edilirse maksimum 3-4 dakikadan sonraki sürede sıklıkla duraksamalar yaşanıyor ve akabinde taraflardan birinin aklına "aa ne dicem" le başlayan saçma sapan bir mevzu geliyor. yani karşında oturuyor olsa anlatmaya tenezzül edilmeyecek fuzuliyette konulara bile giriliyor tahminim. bazen kulak kabartıyorum, yoksa telefonda uzun görüşmek falan sıkıntı yaratıyor işim olmaz.

« / 4 »