entry'ler (72) - sayfa 4

başlık listesine taşı
  • bilgisayarı bırakmak için baskı yapan anne

    bilgisayarın başından kalkmak istemyen çocuğun son çırpınışları arasında annenin bitmek tükenmek bilmeyen çenesi eşliğinde geçen koşuşturmadır.eziyettir,yazıktır.

  • bilgisayardaki arızayı oyunlardan bilen anne-baba

    çocuğunu oyunlardan soğutmaya çalışan anne-baba. donanımsal ya da yazılımsal arızanın ne olduğu hiç fark etmez, konuyu bir şekilde oyunlara bağlamayı çok iyi beceriyorlar. neyseki ben böyle şeylerle muhatap değilim ama kardeşimden biliyorum.

    çocuk: anne kotayı geçtik.
    anne: çok oyun oynuyorsun ondan oluyor.

    çocuk: baba windows çöktü.
    baba: çok oyun oynuyorsun, windows bile pes etti.

    çocuk: baba akü gitmiş.
    baba: çok oyun oynarsan gider tabi.
    çocuk: baba akü komple yok, çalmışlar.

    çocuk: anne elektrikler kesildi.
    anne: çok oyun oynuyorsun da ondan.
    çocuk: kamera şakası bu dimi?

    bilmem anlatabildim mi?

  • bilgisayarın yavaşlaması

    acil bir işiniz olduğu zaman çok çok ama çok daha sinir bozucu olan lanet durum.
    hani hep beraber bi yere gidilir de biri mutlaka geç kalır da onu beklersiniz ya... onun gibi bir şey işte. *

  • bilgisayarın göz yakması

    bilgisayar da uzun süre oynadığınız da gözünüzdeki yanma hissi...

  • türkiye laik bir devlet değildir

    geçenlerde taraf gazetesinde okuduğum bir iddia. şimdi adını tam şey edemedim yazarın. mühim de değil zaten. katıldığım bir görüş. ve ayrıntılı olarak şey etmeye çalışalım. (gaza gelip sinirlenen arkadaşlar, sağdan ilerleyip direkt dandikleyebilirler. burda yığılma yapmaya gerek yok)

    evet, türkiye laik değildir.
    türkiye'de "laiklik" yok. asla olmadı. muhtemelen hiçbir zaman da olmayacak. çünkü türkiye'de laikliğin ortamı, şartları ve tarafları hiçbir zaman olmadı ve olmayacak.

    laikliğin sistem olarak doğduğu ülke olan fransa'ya bakmalı. fransız katolik dünyasında insanlar ikiye ayrılır. bir kısmına "klerje" (clarge) denir ki, bunlar din adamlarıdır ve ruhaniler sınıfını temsil eder. bu sınıf da, kendi içinde tekrar "regulier" ve "seculier" diye iki gruba ayrılır. birinci guruptaki ruhaniler, hayattan uzak yaşayan ve manastırlara kapanıp ömürlerini ibadetle geçiren din adamlarıdır. ikinci gurup ise papaz, piskopos gibi halk içinde ve herkesle birlikte yaşayan kilise hizmetçileri ve bizzat görev başındaki ayin yaptıran din adamlarıdır. işte "laik" (laic/laique/laicus) diye, din adamları sınıfının bu iki gurubunun hiç birisine mensup olmayan hristıyanlara denir.

    bu durumda laik devlet de fransa devleti'nin "kilise" ve "klarje" dışı "laique" sıfatına haiz kişilerce yönetilmesi demek olur. laik hukuk da devleti kilise hukukundan ayırmak demektir.

    türkiye'deki ortama, şartlara ve taraflara baktığınızda bunların hiçbirisinin olmadığını görürsünüz.
    yani,"cami" kendi başına hiyerarşik din adamları sınıfından oluşan bir "kilise" değildir. bilakis bir devlet kurumudur. "tapu kadastro müdürlüğü" gibi bizzat devlet tarafından maaşları ödenen memurlardan oluşur. türkiye'de imamların hiç birisi "klarje" yani ruhaniler/din adamları sınıfından değildir; hepsi devletin maaşlı memurudur.

    türkiye'de dini hizmetler; camilerde namaz, hac, cenaze hizmetleri, ramazan ve kurban bayramları bizzat devlet kontrolünde yapılır. yani bunlar birer kamu hizmetidir. aslında türkiye'de uygulanan laiklik değil bizantist din-devlet anlayışıdır. malum, istanbul'un fethinden sonra osmanlı imparatorluğu bizans'ın yerine geçti. 500 yıldır bizans'tan devralınan din-devlet anlayışı uygulanıyor. bu anlayışta din (kilise) devlete değil; devlet kiliseye egemendir. imparatorun yerine padişah, başpiskopos'un yerine şeyhülislam geçti. cumhuriyetten sonra ise başbakanlık-diyanet işleri başkanı şekline dönüştü. gelenek aynı, anlayış aynı... aslında hep aynı...

    burada din ile devlet işlerinin ayrılması değil; devletin din işlerini de üstlenmesi söz konusudur. türkiye'de laiklik uygulaması, fransız ortamı, şartları ve taraflarını körü körüne buraya taşınması halidir.

    burada işin daha komik ve sinir bozucu kısmı; olmayan bir şeye karşı işlenilen suçların(!), cumhuriyet tarihinin en çok gündem yaratan, yer yer en büyük tehdit olarak algılanan eylemler olması.

    laiklik kavramı türkiye'de ne siyasi, ne de dini bir kavram değil, tamamen "psikolojik" bir kavram.
    insanlar sokaklarda avaz avaz; ''türkiye laiktir laik kalacak'' demekle psikolojik olarak rahatlıyorlar. işlerin yolunda gittiği ve hakimiyetlerinin sürdüğü duygusu için; bu söz öbeğini, biraz tehditkar, biraz lirik şekilde söylemeleri yetiyor. histeri halinden "laiklik nedir?", "türkiye'de laikliğin ortamı, şartları, tarafları var mı ki?" diye sormaya vakit bile bulamamaları ayrı bir konu.

    ilginç olan şu ki; kalburüstü tabaka dediğimiz bu elit kesim, cumhuriyeti ve laikliği korumayı, kendi yaşam tarzlarını korumanın adı haline getirmişler. evet; resmi ideoloji beybi.

    ha bir de madalyonun öteki yüzü var elbette.
    laiklik karşıtı olarak suçlanan dini çevrelerde de "islam devleti" veya "şeriat devleti" kavramları aynı şekilde "psikolojik" bir rahatlamaya dönüştürmüş durumdalar. oysa söylemlerinin içeriği boştur ve aslında ne anlama geldiğini kendileri bile bilmezler. onlar da aynı psikolojisi içinde "islam devleti nedir?", "şeriat, gökten inmiş hazır ilahi hukuk mu ki?" sorularına cevap aramak akıllarının ucundan bile geçirmez.
    bence insanlar gerçek anlamlarını bile bilmedikleri; şeriat-laiklik geriliminin dışına çıkmalı ve biraz sakin kafayla düşünmeliler.

    asdfghjklş. kime söylüyorum ben!!!???

  • sözlüğe hatun takviyesi yapılsın

    fokur fokur acil eylem planının birinci maddesi... kimin ne şekilde yapacağı zerre kadar sitimde değil ama, kati suretle sözlüğe hatun yazar takviyesi yapılmalı. kişiye özel hoş, tahrik edici anekdotlarla süslenmiş hani istediğin an verecekmiş havasında yazan avrupai hatun lazım sözlüğe... eldeki malzemenin karın doyurmayacağı çok açık ve net... yeni gelecek hatunlar entelektüel zemine ihtiyaç duymasın, çok pis tarih bilinci olup da kültürel boşlukları tamamlamaya kalkmasınlar. sırf burada hatun var etiketi olarak yazsınlar. sözlüğe vitrin yani... seksizmi ön plana çıkartsınlar yeter.

    mesela en basitinden yeni alınacak her 10 yazardan 8 i hatun olsun... sayı 8 e tamamlanana kadar 2 erkek yazar sözlüğe alınmasın. ben gelene kadar kotarın bu işi.

    şimdilerde her mağazada göğüs dekolteli boyalı saçlı apaçilere otuzbir çektiren hatun var... bu pazar politikası... tutmasa, marjinal bazda getirisi olmasa, kobiler dahi bu olaya yönelmezler... sözlüğe de bu zihniyeti sokmak lazım... mesela birileri kendini feda edebilir. hatun mahlası alıp sözlüğe gelmek için can atan gizli eş cinseller var bu sözlükte de... neden olmasın resmi ideolojinin makul gördüğü bir disiplin olarak hem sözlüğe katkınız olur hem de eş cinsel dürtülerinizi tatmin edersiniz.

  • sözlüğe hatun kaldırmak için yazan yazar

  • yeni evlilere gizli baskı yapan aile büyükleri

    her yeni evlenmiş çiftin, evliliğinin üzerinden bir iki yıl geçmesinin ardından maruz kalacağı zevkli baskı çeşididir.
    evliliğin ilk yıllarında aileler sürekli sizi göz hapsinde tutar."acaba evlilikleri nasıl ?","acaba kavga ederlermi","birbirlerine saygı duyarlar mı",bu sorular ve korkular her anne baba tarafından yaşanır. size düşen onlara bu korkularının yersiz ve gereksiz olduğunu hissettirebilmek ve belli bir güven sağlamak. ancak anne babalık iç güdüsümüdür nedir. sizin evliliğinizin düzenli gittiğini gördükleri anda direk olarak akıllarına çocuk düşer bunların,sonra alttan alttan size "e hadi çocuk yokmu diye bakarlar" ve dolaylı yollardan ağzınızı ararlar.
    kimi zaman sizinle aynı zamanda evlenen bir arkadaşınızın çocuğu olduğunu haberi verirler;
    +ieyy* oğlum nasılsın,gelinim nasıl ?
    -iiyiz çok şükür anne, siz nasılsınız?
    +bizlerde iyiyiz oğlum.
    -dinliyorum anne bişey mi oldu?
    +yok yok senin orta okul arkadaşın mustafa varya onun annesini otobüste gördüm dün.
    -mustafa ?
    +hani senin evlendiğin sene evlenen vardıya mustafa.
    - ee nolmuş ona ?
    +çocuğu olacakmış annesi söyledi. ara bi tebrik et istersen adettir.
    - tamam ararım anneciğim.
    +kadın nasıl mutlu biliyor musun torunum olacak diye,benden de küçük kadın aslında genç yaşında torun sevecek.
    -....
    + oğlum dinliyor musun.
    -anne babama falan çok selam söyle benim kapamam lazım toplantım var.
    - tamam gelinime selam.
    yukardaki telefon görüşmesinde de görüleceği üzere anne cinlik yapıp lafı nerelere getirmiştir.
    kimi zamanda aile bireylerinin gördükleri rüyalar üzerinden saldırırlar.
    - ieyy oğlum geçenlerde abin rüyasında görmüş amca olmuş,yiğenini gezdiriyor muş.
    + götü açıkta kalmıştır.
    - terbiyesiz.
    kimi zamanda topluca gidilen bir misafirlikte kucağınıza hemen ortamda bulnana bebeklerden birini oturturlar.
    ancak bu tatlı atışmalar sonucunda bir yere varamazlarsa bu kezde işin içine anne baba korkuları girer.
    "bey bey acaba bunların çocukları olmuyor mu ?. ","lan bizim oğlan ibne mi acep *" gibi.
    bu seferde açıktan açıktan ama ufak sormalar başlar.
    +oğlum çocuk düşünmüyor musunuz daha ?
    -yok anne erken daha.
    +ne erkeni oğlum allah aşkına kaç senedir evlisiniz.* bak oğlum doğruyu söyle bi sorun falan yok demi ?.
    -yok anne ne sorunu olacak.kendimizi doyuramıyoz,daha erken! bık bık bık.
    +oldu.

    kimi zamanda aile bireylerine zarf atmak güzel olur.ailenizin yanına yaptığınız bir misafirlik akşamında eşiniz elinde tepsi gibi birşeyle içeri girdiğinde veya elinde ağır bir şey gördüğünüzde. "hayatım dikkat et ama! hani ağır kaldırmayacaktın,ne dedi doktor" cümlesini kurmanız evdeki bütün gözlerin bir anda fır dönmesine sebebiyet verir. işte o andan sonra size o surat ifadelerini izleyerek gülmek kalır.

    toparlayacak olursak. türkiye gibi bir ülkede çocuk yapmak cesaret isteyen bir iştir buradan bütün kaynanalara ve kayınpederlere hatta hısım akrabaya duyrulur.

  • oruç tutuyormuş gibi yapan çocuk

    ileriki yaşında da "din" dendiğinde aklında "yapmazsak öcülerin gelip bizi yiyeceği kutsal seramoniler bütünü" lafından başka şey kalmayacak olan çocuktur. dini zorla sevdirmeye kalkarsan böyle olur işte.

  • telefonunu açmak için ikinci çalışını beklemek

    sebebi belirsiz insan davranışı.
    telefon dibinde de olsa illa ilk çalışta açılmaz o telefon. kişi telefon başında eli telefonun ahizesinde ikinci kez çalması beklenir.aslında bu da bir nevi kişinin kendi kendine heyecan yaratma isteğinden kaynaklanıyor gibime geliyor.

    telefon çalmaya başladığı anda kişinin tepesinde garip düşünce balonları belirir.

    telefon 1 kere çalar.
    +aha biri arıyor
    telefon 2. kez çalar.
    +ay acaba kim? yoksa o mu arıyor?
    telefon 3. kez çalar.
    +ya oysa? dur bir boğazımdaki balğamı temizleyeyim.öhööö telefon 4. kez çalar.
    +peki nasıl açsam? alo mu desem yoksa efendim mi?
    telefon 5. kez çalar.
    +ama ya başkasıyşa?
    telefon 6. kez çalar.
    +alooo
    dıt dıt dıt dıttttttttttttt...

    sen kafandaki psişik balonları patlatana kadar adam kapattı telefonu.

    bazen de bu davranışına haklı mazeretler kılıflar uydurmya çalışanlar olur.'ya yanlış numara arayıp da son adna fark ettiyse boşuna neden yerimden kalkıp rahatımı bozayım?'

    kılıf uydurmak boşa kabul etmemiz lazım garip alışkanlıklarımız var...

  • bilgisayarın zararları konusunda doktora yapmak

    bilgisayarların zararları gündeme gelince isviçreli bilim adamı kesilen anne ve baba. konuya öncelikle gözlerden girerler. tabi tüplü monitörlerin yaydığı radyasyon konusunda teknik bilgileri olduğunu da unutmamak lazım. lcd monitör ya da dizüstü bilgisayar kullanılıyorsa bir nebze olsun göz sorunu atlatılabilir, ekranın ışığını da kısınca bu konuda fazla üzerinize gelemezler. daha sonra boyun ve bel konusuna gelirler. öncelikle oramızın buramızın tutulacağını söylerler. etkili olmazsa boyun ya da omurga düzleşmesi konusunda özet bilgi geçerler. zihinsel yorgunluğa da el atmazlarsa olmaz, ondan da bahsederler. "okul varken o kadar çalışıyorsun, tatilde bari başın gözün dinlensin" derler. biz de "hımm ben mi evet çok çalışıyorum" der geçeriz. alanımız bilgisayar başında vakit geçirmeye müsaitse "ben alışığım zaten" dedik mi olay biter. yalnız burada başka bir sorun daha var ki alanı belli olan kişi artık eşek kadar olmuş demektir, bu muhabbetlere baştan beri hiç girmemiş olması gerekir. bu anne-baba insanı deli eder fakat ne yazık ki haklılar. *

  • bilgisayar başına geçmek için bekleyen kardeş

    acıların en büyüğünü yaşayan kardeştir. abisi bilgisayarın başında "ne kadar eğleniyorum, ne kadar eğleniyorum" diye avazı çıktığı kadar bağırıp ağzından sevinç salyaları * akıtırken, bu kardeş ise hüzünlü gözlerle bilgisayarı kesmeye devam eder. yaklaşık 4-5 saat bilgisayarın başında bekledikten sonra kardeş artık biblo halini almıştır. rahatlıkla alıp salonda ki vitrininize koyabilirsiniz.

  • kadını seksi yapan unsurlar

    kadınlar tarafından bilinen ve bu kapsamda sokağa çıkarken giyilen, sürülen, yapılan her türlü zırvadır. öyle amaçları cicili bicili giyinmek değil erkekleri arkalarından bakıtmaktır. *

  • kadınları itici yapan nüanslar

    - zırt pırt alışveriş istekleri,
    - araba öğrenme istekleri, *
    - geğirmek,
    - berberden 5 dakika sonra gelememeleri *
    - bu başlık altına yazılan tüm entrylere dandik verme ihtimalleri. *

  • istifa mektubu

    tarih: ___/____/____

    ibne insan kaynakları müdürlüğü'ne,

    ulan pezevenk

    ebesinin amında bulunan işyerinizde __/__/___ - ___/___/___ tarihleri arasında çalıştım. ebem sikildi her gün beş otobüs değiştirmekten. bir servis tutmadınız allah belanızı versin. söz konusu çalışma sürem götünüze girsin. eğer içinde doğan kanuni, akdi veya başka bir hakkım varsa da haram zıkkım olsun, ahrette iki elim yakanızda olsun pezevenkler. işyerinizden şerefsizliğinizden, ibneleniğizden, namertliğinizden dolayı kendi isteğimle ayrılıyorum. arkamdan laf edenin, işlem yapanın allah belasını versin, amınıza korum. de siktirin gidin şimdi.

    işçinin;

    ssk no: götünüze girsin.
    adı ve soyadı: hassiktir ordan şerefsiz kim olduğumu biliyorsunuz.
    adresi: sıkıyorsa gel ulan zeytinburnu.
    imzası: aha attırıyorum buraya aha budur imzam.

« / 5 »