yazarlar ve anneleri arasında geçen konuşmalar silsilesi.
kuzenimle birlikte vcd seyretmeye karar verdik ve seçtik arşivden bir film. filmi gören anne kişi çemkirir;
+aman ne biçim film o. tam en heyecanlı yerinde manasızca bitti.
soko: nasıl yani ben seyrettim bu filmi gayet efendi bitiyor.
+ yalan mı söylicem adamı mezarbaşına getirdi bitti çok da heyecanlıydı.
soko: neyse seyredelim tekrar.
filmin tamamı seyredildikten sonra annemin tepkilerinden anlaşılmıştır ki 2'cd den oluşan filmin 1. cdsini seyretmiştir anne kişi.
+ aaa böyle bitmiyodu bu film.
soko: özel gösterim bu. yahu tek kişiye koca filmin tamamını gösterecek değillerdi ya. aman sende bir hoşsun şekerim.
entry'ler (24)
-
yazar anne diyalogları
-
fokur fokur yazarlarının masaüstü görüntüleri
masaüstünü göster tuşuna basarak görmek istediğimiz görüntüler. yalnız yemek masasını çekip gönderenleri dövüyoruz biz, o nedenle "print screen" hedesini kullanınız. *
-
fokur fokur yazarlarının öyküleri
böyle mi olmalıydı yoksa böyle değil miydi.... öykünün başlangıcı bilmiyorum, ama şunu biliyorum ki. öykü o nehrin kıyısında başladı, belki aylardan mart'tı belki de nisan, ne fark eder ki,ikisi de güzel aylardır bir çocuk için..
parlak çayırların biraz uzağındaydı o nehir, çayırlardan biraz daha ileride tütün tarlaları seçilebiliyordu,ve tabi o tarlalarda çalışan mavi önlüklü kadınlar da - belki de ona geçen gün şeker veren o yaşlı kadın da onların arasındaydı,ama bilemezdi ki bunu,çok uzaktaydı o kadınlar - evet, bir çocuk var bu öyküde,o nehrin kıyısında ayaklarını
kıyıdaki çamura batıra batıra -ve bundan belki de inanılmaz zevk alan- gezinen sıradan bir çocuk.. (arada bir hayranlık dolu bakışlarını nehrin karşısındaki fabrikanın heybetli bacalarına diken ve sonrasında tekrar çamura batıp çıkmaya devam eden bir çocuk bu öyküye nefes veren..) anne ve babası ondan biraz uzakta oturup birşeyler konuşurken,çocuk o nehrin kıyısında oturdu biraz,amacı balıkları görebilmekti -ne yazık bilmezdi ki, karşıdaki o fabrikanın artıkları bütün balıkları öldürmüştü çoktan-. bir sürü balık görmek istiyordu, renk renk olsunlar istiyordu ama bir türlü göremiyordu o balıkları,sadece karanlık gölgeler vardı suyun içinde -ilk başta korktu ama sonradan alıştı o gölgelere- gölgelere dikkatli baktıkça renklerinin de aslında aynı olmadığını anladı, daha iyi görebilmek için suya daha da yaklaştı,ve biraz daha..
.ellerinde balçık dokunuşları hissetti,ve ılık suyun tadını..
gözleri açıldı,tam burnunun dibinde altına benzer parlaklıkta bir balık gözlerini dikmiş ona bakıyordu,gözlerini bir kez kırpması ile balığın hızla uzaklaşması bir oldu -ne kadar da hızlı yüzüyordu- sonra nefes alması gerektiğini hatırladı,ama önce başını suyun dışına çıkarması gerekiyordu, en basit içgüdünün verdiği hızla başını sudan çıkardı, ve -o kısa- ömrü boyunca aldığı nefeslerin en derinin aldı..
şimdi daha iyi hissediyordu sanki.. sadece gökyüzünü görüyordu -o kuşu daha önce hiç görmemişti,ne de büyük kanatları vardı- gözlerini kırptı..
yavaşça doğruldu yerinde -üstünde 1980 moskova olimpiyatlarının amblemi bulunan mavi şortu çamur içindeydi,annesi onu muhtemelen cezalandıracaktı bu düşüncesiz hareketinden dolayı- etrafına baktığında şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutacaktı, az önce -evet bir kısa an önce- bulunduğu yer değildi burası, rüya gördüğünü düşündü çocuk,ve siyah beyaz bir rus filminde gördüğü bir numarayı denedi, kendini cimdikledi,tiz bir çığlık atınca rüya görmediğini anladı -neyse ki çok acımamıştı canı- çocuk adım atmak istiyor ama ölesiye korkuyordu bundan,sanki ayaklarını bastığı o küçük toprak parçası onu bu yabancı dünyanın bütün kötülüklerinden koruyacak gibi geliyordu.
burada birşeyin eksik olduğunu fark etti birden,annesi yoktu -ve babası- neredeydiler onlar?gözleri doldu çocuğun,ve içinden gelen o isteğe karşı koyamayıp hıçkırıklara boğuldu.evet,annesini istiyordu o -ve babasını- , çok korkuyordu. gözyaşları yanaklarının üzerinde kurumaya yüz tutmuşken bir ses duydu.
"-naram, buraya gel, kaçma, bizden saklanamazsın!"
çocuk bir anda ne yapacağını şaşırdı, aklına hemen saklanmak geldi -bu kıyı ne kadar da elverişliydi saklanmak için- hemen tümseklerden birinin ardına attı kendini,ve başını hafifçe tümseğin üzerinden çıkardı,sesin nereden geldiğini kestirmeye çalışıyordu,ta ki o iri yarı çocuğun ayakları altında kalmaktan kıl payı kurtulana kadar,korkudan neredeyse kalbi yerinden çıkacaktı,ama neyse ki kimse onu fark etmedi.
onu neredeyse ezmek üzere olan o çocuk nefes nefese kalmıştı,ardında başkaları olduğu seziliyordu..
"-naram!" dedi çocuk -bunu neden yaptığını bilmiyordu,ama onu anladığını sanıyordu,ne de olsa onun da başı naram'ın peşindekiler gibi çocuklarla dertteydi- naram, başını çevirdi, nefes almakta zorluk çekiyordu, alnı ve yüzü ter içindeydi, "gel, saklan yanıma" dedi çocuk, naram kısa bir tereddüt anından sonra onun yanına saklandı, ikisi de başlarını kuma gömen deve kuşları gibi saklandılar tümseğin ardına.
kalabalık ayak sesleri geçip gitti önlerinden.
-sessizlik-
naram, çocuğa sanki bir vahşiye bakarmış gibi bakıyordu -çocuk vahşileri de biliyordu,ne de olsa pazar günleri öğlende televizyonda izlediği kovboy filmlerinde onlardan çok vardı- ama neden naram çocuğa bir vahşiymiş gibi bakıyordu, asıl vahşiye benzeyen oydu, üstünde sadece vücudunun belinden dizlerine kadar olan kısmını örten bir kumaş parçası vardı, ayakları da çıplaktı üstelik -ayaklarının görüntüsü, çocuğun bir alt sokağında yaşayan çingenelerin ayakları gibiydi,çamur içindeydi.. çocuk onları severdi, annesi onu korkutmak
için "biz seni onlardan alıp evlat edindik" derdi ama çocuk çingeneleri severdi... -
fokur fokur moderasyonu
fokur fokur yazarlarının entrylerini silen, yazarlara uyarı veren, yazar atıp, yazar alan insanlar topluluğudur. kendileri henüz gün yüzüne çıkmamışdır; lakin uslu bir çocuk olursanız onları görebilirsiniz. **
-
beni türk hekimlerine emanet ediniz
türk eğitim sistemi için, "her ilde üniversite yaptık" deyip de çocuklarını amerikalarda okutan zihniyete sahip insanların anlayamayacağı atatürk kelamı.
-
süleyman şah üniversitesi
2010-2016 yılları arasında istanbul'da etkinlik göstermiş vakıf üniversitesidir.
-
ondokuz mayıs üniversitesi
samsun'da bulunan bir üniversite. iki kampüsü bulunmaktadır. biri eğitim fakültelerini içinde bulunduran atakum kampüsü. diğeri ise mühendislik, tıp, diş, ziraat, fen-edebiyat, bir takım yüksekokullar, ilahiyat, işletme iktisat vs.. gibi fakülteleri içinde bulunduran kurupelit kampüsü.
özellikle kurupelit kampüsü eğer ilk defa üniversite hayatına adım atıyorsanız, içinizde geniş mutluluklar ve derin sıkıntılar yaratabilecek bir kampüstür. zira dağın başında bir şehirdir. yerden yükselip rakımınız arttıkça kendinizi bir şey sanarsınız. en piskopatı, en umursamazı, en rahatsızı bile üniversite hayatına adım atarak bu dağı tırmanıyorum, moduyla çiçek abbas sürümüne dönüşür.
fakat bu güzelliklerinin yanında üniversiteye ilk kayıt olmaya gittiğiniz gün arabadan aşağı adımınızı attığınızda milimetrik mesafe ile üstüne basmaktan kurtulduğunuz inek pislikleri sizi farklı boyutlara götürür.kafanızı bir takım sorular kurcalar.
-çevrede hiç dört ayaklı inek yoktur!. peki o şeyleri çıkartan kimdir?
-bu iki ayaklılar bu kadar büyük yapabilir mi?
-hadi yaptılar diyelim sokak ortasına yaparlar mı?
derin derin düşünürken kafanızı kaldırıp sabahın sekiz buçuğunda mühendislik fakültesinin önünde anadolunun bir takım yerlerinden gelmiş bazıları kırkbeşmilyonaltıyüzyetmişüç tane kardeşe sahip olan kara kaşlı, kara gözlü inşaat mühendisi adayı * yağız delikanlılar moralinizi bozabilir. zira çevrede değil bayan, sakalı olmayan erkek bile yoktur."hass.. ne işim var lan burda derken!." o kampüs size imkansızın olmadığını gösterir. ve saat onbire doğru bölüme kayıt olmaya gelen bayanları görünce hayatın sürprizlerle dolu olduğunu anlarsınız. ***
üniversiteye kayıt olurken bölümde yaşayan büyük sınıflar sizlere "ayy. aferin sen iyi derece ile girmişsin. helal be sana!" diyerek sizi farkına varmadan rezil edebilirler.
hemen uzaklaşır başka fakülteden de çevre yapmak için gezerseniz. işte hayat orda başlar.fen edebiyat ve mühendislik fakültelerinden aşağı doğru yürüdüğünüzde -ki o mesafe bayağı fazladır ve çevresinde ormanlar olan bir köy yolunu andırır. - hayatta ne için yaşadığınızı düşünürsünüz. sizle birlikte o güzel ve doğal olan yolda yürüyen yabancı dil bölümünden kızlar zaman zaman dönüp "kim bu yeni?" edasıyla sizi kesebilirler. ve aynı şekilde yanınızdan geçen dolmuşlarsa "binecek misin abi?" maksadıyla korna çalarlar. bir nevi ortalık malı olursunuz. ama o yol çok güzeldir.candır!. onbin tane insanın paylaşacağı yoldur. ortam yapma yoludur. yanında ormanlık alanlar olan yoldur.
üniversitenin en hareketli kantinine, tıp kantinine ilk günde çevre yapayım diye gittiğinizde hayal kırıklığına uğrarsınız.zira kantinde büyük çoğunlukta artık çalışmaktan feleği şaşmış amca ve teyzeler oturmaktadır.amca ve teyzelerdir bunlar evet.ama kimseye "burda doktor musunuz?" diye ilk günden sormayın. zira bu amca ve teyzler tıp dördüncü sınıf öğrencisi çıkabilirler ve çok büyük pot kırarsınız. tıp kantininde kafanızı öbür tarafa çevirdiğiniz vakit küçük gruplar halinde oturan, kafalarında saçları olan, idealist, "ben tıpı para için okumuyorum! yaşasın insanlık!" diyen, her şeyden habersiz kayıta gelmiş yakışıklı erkekleri ve güzel kızları görürsünüz.
kısacası kurupelit kampüsünün her yeri bir farklıdır.bazı bölümlerde kendinizi ilahiyatta gibi hisseder, bazılarında ise "ohş o ne lan!" dersiniz.sonuçta üniversite üniversitedir. okuyup bitirmeniz için yapılmıştır.
omü'nün en önemli özelliğine gelince internet sitesi, net aleminde en kral tasarıma sahip üniversite sitesidir. siteye girince kendinizi oxford'lu hisseder, kampüse gidince "urfa'da oxford vardı da biz mi okumadık!" diyerek bi sikim olmadığınızı anlarsınız..
ama üniversite her şeye rağmen güzeldir.
not: bir ondokuz mayıs üniversitesi öğrencisinden... -
bilkent üniversitesi
dünyadaki üniversiteler içinde ilk 500'de odtü ile yer alan, girmesi biraz zor, çıkması çok zor okul. rektörü kürşat aydoğan'dır.
-
cumhuriyet üniversitesi
anadolu'daki büyük üniversitelerden. sivas'ta bulunur. 1974 yılında kurulmuştur. kayseri yolu üzerinde hemen kızılırmak'ın kenarında bulunmaktadır. üniversitenin bütün bölümleri -ilçelerdeki myo'lar hariç- kampus içerisindedir.
-
sütçü imam üniversitesi
kahramanmaraş'ta bulunan bir üniversite.
-
dokuz eylül üniversitesi
-
istanbul kültür üniversitesi
içinde kuaföründen kafelerine, starbucksından vip restaurantlarına kadar gereksiz ne varsa barındıran, kızların %90'ının sarışın, erkeklerin reis yada polat alemdar olduğu, yürüyen merdivenli alışveriş merkezi.
-
istanbul üniversitesi
merkezi beyazıt olan üniversite. * avcılar, çapa, cerrahpaşa, hede, hödö gibi birkaç yerde daha kampüsü vardır. hayvani bir öğrenci popülasyonuna sahiptir. ayrıca enez'de bir tatil köyü de mevcuttur.
-
istanbul teknik üniversitesi
türkiye'nin en başarılı ve fakülteler açısından oldukça olanakları gelişmiş teknik üniversite. kısaca itü.
-
ortadoğu teknik üniversitesi
türkiye'nin en büyük teknik üniversitelerinden.