4. sınıftayım. mavi önlüğüm, üzerine portakal suyu dökülmüş ay yıldızlı yakam, iskarpinlerim.. bir spor mağazasının vitrininde bir çift ayakkabı beğenmişim. günlerce gözyaşı dökerek aldırdığım o lanet ayakkabıların sonu gelmez bir pişmanlığa yol açacağını nereden bilebilirdim.. küçüktüm, istiyordum, ağlıyordum.. kardeşim vardı, kara gözlü, esmer tenli, tombul yanaklı bir kardeşim. günlerce ağlayarak aldırdığım spor ayakkabıları benden daha çok sevmişti.. 'bunlar benim olsun mu?' diye soruyordu, 'git başımdan' diyordum. onun o çocuksu isteğini kırıyordum. ayakkabılarımı paylaşmaya niyetim yoktu.
bir cuma günü okuldaydım. cuma günlerini çok severdim. haftanın son günüydü, ertesi gün okul yoktu. çıkış zili çaldıktan sonra bahçede toplanır, istiklal marşı okurduk. o törenlere de bayılırdım. ama o gün, çıkış zili akabinde istiklal marşı okunacağı aklımın ucuna bile gelmedi. okulun arka bahçesindeki tel örgülerin altına kazılmış delikten geçerek eve doğru yürümeye başladım. evimin bulunduğu sokağa geldiğimde alışık olmadığım bir hareketlilik dikkatimi çekti. bizim sokak böyle bir kalabalığa alışık değildi. sırtımda benden daha ağır olan sırt çantam olduğu halde sokağın içine doğru yürümeye başladım. karşı komşumuzun patavatsız kızı gülsüm heyecanla üzerime doğru koşmaya başladı. 'abi, abi kardeşine kamyon çarptı' diye bağırıyordu. bir anlam veremedim, biraz daha yürüdüm. iki hafta önce patlayan su borusunun olduğu yerde tadilat vardı, kum birikintisinin dibinde birikmiş kanı gördüm.. ve yanında yatan, üzeri beyaz bezle örtülmüş, küçük bir beden.. gülsüm'ün sözleri şimdi anlam kazanmaya başlamıştı. gözyaşları içinde eve doğru koşmaya başladım.. o güne kadar hiç üzgün görmediğim babam, kapının önüne çökmüş, ağlıyor, duvarları yumrukluyordu.. annem ise onun sağında hareketsiz oturuyordu. beni gördüler, ayağa fırlayıp sarıldılar. tüm güçleriyle sıkıyorlar, bir yandan da ağlıyorlardı.. ben de ağlıyordum.
o gün okula eski ayakkabılarımla gitmiştim. yenilerini kirlenmesin diye evde muhafaza ediyordum. ayakkabıları gören kardeşim, kendisine çok büyük olmasına rağmen ayakkabılarımı giymiş, sokağa çıkmıştı. bir çocuğun en masum olduğu andı bu. kimse onu suçlayamazdı. sokağın ortasında patlayan boru nedeniyle sokağa araç girmesi yasaklanmıştı. tadilat vardı yolun ortasında. fakat alkol, tüm belaların anası, orada da yapmıştı analığını. sarhoş bir kamyon şoförü tabelaların farkına bile varmadan dalmıştı sokağa.. kardeşimin oyun oynadığı sokağa. bir kamyonun bilinçsizce üzerine geldiğini farkeden kardeşim, kaçmaya çalışmıştı. ama ayağına büyük gelen ayakkabılar nedeniyle tökezlemiş, yolun ortasına yığılmıştı. canımdan daha değerliydi oraya yığılan çocuk.. kamyon yaklaşmış, yaklaşmış, yaklaşanı çaresizce izleyen kardeşimi cennete yollamıştı. boyundan büyük bir lastiğin altında can vermişti canım.
cenazesine gittim sonra. berberlik yapan komşumuz halit'in yanına verdiler beni. gördüklerimden etkilenmemem için kardeşime, canıma son bir vedayı çok görmüşlerdi bana. o ayakkabıları bir daha asla giymedim, giyemedim..
''sen gideli 13 yıl oldu.. şerefin ekmek bulamadığı dünyada şerefsiz fırın açar ya, o hesap, katilin zengin oldu. kumarbaz pezevenk. şikayetçi olmadık ondan. 'allahından bulsun' dedi annem.
17 yıl önce bugün dünyaya gelmiştin sen. iyi ki gelmiştin.
ve sonra gittin.. cennet'e..
belki yanına gelemem. büyüdükçe kirlendim zira. beni affet.
17. yaşın kutlu olsun.''
entry'ler (12)
-
kardeşin ölmesi
-
yeşil prezervatif
islamcı bünyelerin kullanacağı prezervatif modeli. hacı yağı özlüdür. **
-
fokur fokur ile ilgili ne söylediler
-fokurduyorum öyleyse varım...
(bkz: descartes)
-fokur fokur kitlelerin afyonudur...
(bkz: karl marx)
-fokur, fokur, fokur...
(bkz: napolyon bonapart) -
sokakta hanımefendi mutfakta aşçı yatakta cilveli
çok işlevli hanım adayı. bu, kadınların kocasına karşı olması istenen ruh hallerini ifade eder.
yerine göre davranacaksın kardeşim atasözüdür belki de.
mecazi anlamlara takılmamalı. -
arnavut kızı
elde edene kadar çok zorlandığınız ama elde ettikten sonra eğer size değer verip sevdiyse asla bırakmak istemeyen, geneli güzel, hoş ve kültürlü hatunlardır. ufak tefek şeylere kızmaları asla kötü ve işe yaramaz hissi uyandırmasın bu ayrıntıya dikkat ettiklerini gösterir eğer onun için gerçek anlamda ufacık şeyler bile yapsanız o güzel gözlerinin gülmesine sebep olabilirsiniz. ayrıca kötü huyları yok mu diyorsanız, elbette var mesela asla fazla makyajlarını yüzlerine vurmayın, geneli makyaj konusunda abartı takılırlar.varın gerisini siz düşünün..
-
anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı
çocuklarda kabus haline gelen çıldırtıcı soru. çocuk ruhunda travmaya yol açan dandik merak ürün.
- anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı küçük ?
+ sanane olummmm ! -
cevaplaması zor sorular
çocuklukta sık sık karşılaşılan soru tipi.
(bkz: anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı) -
intihar mektubunu sözlüğe entry olarak giren yazar
intihar etmek isteyen insan kimseye söylemeden kendi içinde halleder gidip atlıyor mu kendini mi vuruyor ne isterse yapar. ha belki anne babasını "kayıp aranıyor" haberlerine çıkartmamak için ufak bir not bırakır o kadar. ama teknoloji geliştikçe hani herkes 15 dk.'lığına meşhur olacak muhabbeti ile birlikte insanlar da bu yollara baş vurmaya başlamıştır galiba.
düpedüz saçmalıktır. babasının ölümünün ardından daha babasını gömmeden sözlüğe "babası ölen sözlük yazarı" diye bir entry giren adam kadar gerizekalıdır. duygusuzdur. bi siktir git'i en çok kabul edendir. -
fokurfokur
şeffaf bir oluşum. *
-
fözlük yazarlarının itirafları
biri bana ergen diyince öyle mutlu oluyorum ki. keşke demekle kalmasa da gerçekleştirebilse sözlük. inan var ya dünyayı sererim ayaklarının altına..
-
çocukluk dönemini hatırlatan kokular
bu biraz bebeklik kokusu oldu ama neyse.
(bkz: anne kokusu) -
berbere ilk defa saç sakal diyen çocuğun mutluluğu
bakın şimdi baştan anlaşalım. ergenler pistir, kakadır edebiyatı yapmıyorum. ben bunu gözlemlemek için horoz dövüştüren berberin horoz muhabbetini dinledim lan günlerce.
önce kendimden başlayayım. benim de sakallarımın bitmediği yıllarda sakal takıntım vardı. böyle seyrek seyrek tüyler uzuyordu sadece yüzümde. nedendir bilinmez, o tüyler göbeğe kadar uzayana kadar kesilmez. uzar onlar paso.
ben de böyle upuzun salmışım sakalı (ne sakalı lan, tüy.) gittim berbere. horoz dövüştüren berber dedi ki; 'saç mı sakal mı?' bak allahın gerizekalısına ya.. ulan sakal mı var? ne saçı, ne sakalı? adam gibi subay traşı yapsana.
aynada kendime bakıyorum, benim tüyler baya uzamış.
'saç sakal abi' diyorum. bendeki mutluluğu bir görsen. havalara uçuyorum böyle, erkek olmuşum gibi. erkekliği de hep kestirdiğimiz şeylerde aramamız da garip aslında. sünnet oluyoruz, erkek oldun diyorlar, sakal bekliyoruz tam erkek olmak için kestirelim diye.
berberin canına minnet tabii. girişti benim saçlara, sonra makinayla iki tane kılı çekti suratımdan. saç sakal oldu onun adı. bende bir sevinç, böyle bir büyümüşlük hissi, böyle nasıl desem bir kendine güven var ki sorma.. lan iki tane tüy kestirmek için saç traşı kadar para vermişim üstüne, ona yanıyorum ben. yavşak berber de hiç söylemiyor.
ben bu yolları geçtim tabi, gençler yaşayacak bu mutluluğu artık.
geçen yine o horoz dövüştüren berberdeyim. geldi birisi oturdu. sarı sarı tüyler var suratında, sakal sanıyor mal. oturdu koltuğa, yavşak berber sordu, 'saç mı sakal mı?' 'sakal' dedi.
oha .mına koyim, bu kadar da olmaz ki. neyse yaptığı işin saçmalığını suratına söylemedim yüzündeki o içten tebessüm solmasın diye. yavşak berber de aldı iki tüy, yolladı çocuğu.
çocuk çıktı berberden. arkasından bakıyorum ben bunun. yürüyüşü şöyle söylüyor; 'sakal traşı oldum olm, artık daha gür çıkacak sakallarım. top sakal mı bıraksam, kirli sakal mı. üff batıyor bunlar da be.' yanında sallayarak yürüdüğü kolları ise şöyle haykırıyor; 'oo parlamışsın diyen ilk ibneyi dövecem. sakal traşı olduk olm boru mu diyecem.' heyecanlı adımları da şöyle fısıldıyor; 'salak.'
akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş ya, ondan böyle diyor ayaklar.
neyse, dağılmasın konu. kendimi hatırladım o çocuğu öyle görünce. berberden çıkıp anneme koşmuştum, sakallarımı kestirdiğimi farketsin de beni sevsin diye kedi gibi yamanıp durmuştum kadına. o da hiç farketmedi biliyo musun? 'saçın uzun olmuş, önlerden biraz daha aldıraydın' dedi.
ertesi gün okula gittim. çocuklar bana baksın, 'uu ne kadar değişmişsin, yüzün gözün açılmış' desin istiyorum. demedi o ibneler de bir şey.
ama yine de mutluydum lan ne bileyim.
kantinde kızlara anlatıyorum bu olayı. 'dün sakallarımı kestirdim, elimi yüzüme koyunca ellerime batıyor yav' diyorum. 'ihihihi' diyor onlar da. ota b.ka gülmekte üstlerine yok zaten .mına koyim.
neyse la, bugün yine berberden sevinçle fırlayan bir çocuğu görünce aklıma geldi bu. 'ne koşuyosun lan' dedim çocuğa, 'sakalları kestirdim, manitayla buluşacam abi' dedi. 'helal lan' dedim. 'eyvallah' dedi.
ne güzel günlerdi lan.. ilk tüylerimi hala saklıyo mudur acaba o yavşak berber?